Üryan gelip üryan gidene…

Dervişe “bayram nedir?” diye sormuşlar “Allah’tan gafil olmamaktır” diye karşılık vermiş ve eklemiş: “Her ne kadar aslında Allah’tan gafil olmak imkânsız olsa da bunu size anlatmanın bir yolunu bilmediğim için bu türlü veriyorum karşılığı.”

“Zikirden gafil olacağına zikirde gafil ol” demişti bir diğer derviş. Aslında bu dahi çok açık bir karşılığıdır problemin fakat artık sorun edilen şeyler o kadar kolaylaştı, o derece hiçleşti ki oturup anlatmak bile yorucu olmaya başladı.

Sormuşlar dervişe: “Peki ya kurban nedir?”

İngiliz televizyonundan bir gâvur merhum Ömer Baba’ya “ülkenizde tekke ve zaviyelerin kapatılmasına dair bir kanun var. Bu bahis hakkında neler söyleyeceksiniz?” diye sorduydu da sureti kırk kilo, sireti tonlarca çeken Ömer Baba “ben size en uygunu Hazreti Ömer’i anlatayım” diye karşılık verdiydi. Dervişin “kurban nedir?” sorusuna verdiği yanıtı da o denli anlamak lazım gelir.

Tane tane anlatmış derviş.

Hazreti İbrahim’in kurbanı pek çoktur. Sen teğin sorarsın ben üçün diyeyim.

Birincisi kendisini kurban etmesidir ki mancınıktan fırlatılıp da ateşe hakikat seyahat ederken Cibril gelip “benden bir isteğin var mı?” diye sorduğunda “senden bir isteğim yok” diye karşılık vermiştir. Cibril tekrar “peki durumunla ilgili olarak Rabbine niyaz edip yalvarmayacak mısın?” diye sorunca bu defa Hazreti İbrahim “O’nun benim durumumu bilmesi, bir şey söylememe gereksinim bırakmamaktır” diye karşılık vermiştir. “Allah’tan gafil olmamak nedir?” diye sorarsan “budur” diye yanıt veririm.

İkincisi “emir o denli geldi diye” karısını ve kundaktaki bebesini çölün ortasında bırakıp yurduna dönebilme yüreğidir. “Bir bildiği vardır” değil, “her şeyi bilen O’dur” bile değil, “bilen yalnızca O’dur” diyebilme cüretini göstererek çölde bir Kâbe ile mükâfatlandırılmak. “Allah’tan gafil olmamak nedir?” diye sorarsan “budur” diye yanıt veririm.

Üçüncüsü, aklını kapının önüne koyabilme, aklını kurban edebilme yüreğidir. İsmail ile yürüdüğü dağda aklını bir an olsun devreye sokup da “ne yapıyorum yahu ben?” diye düşünseydi keserdi bıçak İsmail’in boynunu. Vallahi de keserdi billahi de keserdi.

Dikkat isterim. Sen aklını devreden çıkaramazsın efendi. Zira sen İbrahim değilsin, kurban ettiğin de İsmail değil. Aklı devreden çıkarmak için imanı devrede tutmak lazım gelir lakin senin benim üzere miskinler imanı bir türlü “her şeyin üzerinde tutma”yı beceremez. “Allah’tan gafil olmamak nedir?” diye sorarsan “budur” diye yanıt veririm.

Bu bayram hiçbir Gazzeli hacca gidemedi. İhtimaldir ki hiçbiri kurban da kesemedi. Lakin şu var. “Lebbeyk Allahümme lebbeyk” dediklerinde Allah’ın işitip hoşnut olduğu tek topluluk Gazzelilerdi tahminen de bu yıl. Allah’ın teşrik tekbirlerini duyduğu tek topluluk Gazzelilerdi tahminen de. Zira Allah’tan gafil olmamak da onlardaydı, izzet de onlardaydı, erdem de onlardaydı. Bize boynumuzu bıçağa uzatmak cüreti yeniden nasip olmadı bu yıl. Bunu da böylelikle fehmeylesen düzgünce olur.

Neyse. Bir şey anlatacaktım ben size.

Padişahlardan bir padişah, Hacı Bayram Veli hazretlerine, gördüğü hizmetleri göz önüne alarak, “senin tekkenin dervişanı aşar vergisinden beridir” diye eman vermiş. Bunu duyan uyanık kadrosu vergiden muaf olmak için sıraya geçmiş de tekkeye derviş yazılmış.

İş o hale gelmiş ki tüm Ankara’da herkes “Bayrami dervişiyiz” diye vergiden kaçar olmuş. Sıkıntı padişaha intikal edince padişah “Hacı Bayram Veli hazretleri bize kaç dervişi olduğunu söylesin de şu vergi işini ona nazaran halledelim” demiş.

Hacı Bayram Veli, cümle dervişanı toplayıp “bana irade gösterenleri bugün fisebilillah kurban eylesem gerektir. Kurban olmak isteyen çadıra buyursun” diye ünlemiş. Koca çadıra gire gire iki derviş “canım yoluna kurban” diyerek girmiş. Hacı Bayram Veli, çadırda evvelden hazır ettiği koyunları boğazlatıp kanlarını da çadırın dışına gerçek akıtınca dervişlik argümanı ile çadırın önüne toplaşan bilcümle âdemoğlu “Şeyh efendi delirmiş” diyerek kaçışmışlar. Hacı Bayram Veli, padişaha nâme yazıp “iki dervişimiz var imiş sultanım. Sayenizde biz dahi yeni öğrendik” demiş.

“Canı canana kurban eyleyen gelsin bu meydane / soyup benliğini üryan olan gelsin bu meydane” denmiştir ve boşa denmemiştir.

Allah. Eyvallah.

İlginizi Çekebilir:Cemil Meriç vefatının 38. yılında anıldı
share Paylaş facebook pinterest whatsapp x print

Benzer İçerikler

Hakkında yakalama kararı çıkan Netanyahu Macaristan’a gitti
Tokat’ta KKKA şüphesiyle tedavi gören bebek hayatını kaybetti
Hindistan’dan tehlikeli tahrik: Pakistan’a füze saldırısı
PKK üç ülkeyi hedef alıyor: Ortak politika yürütmek zorundayız
Suriye’de artık bir devlet var
Dünya deniz tabanının sadece binde biri görüntülendi
İstanbul Masaj Salonu | © 2025 |