Yaranmakla iyi sonuç elde edemezsiniz

İslâm yahut İslâmî tertip muhalifleri, ‘radikal’den İslâmî demokrasiye geçseniz de sizden hoşnut olmazlar.
Ziyâülhak, Mürsî, Ğannûşî… merhum Elmalılı ve Mustafa Sabri Efendi üzere Osmanlı âlimlerinin de uygun buldukları “İslâmî demokrasiyi” anlattılar ve denediler. Daha evvel “radikal, kökten dinci” diye birtakım hareketlere karşı çıkanlar bunlara da karşı çıktılar. Kimilerini astılar, suikastla öldürdüler, kimileri zindanda çürüyorlar.
Şu hâlde “İslâm yahut İslâmî tertip muhaliflerinin” sıkıntısı, şu yahut bu İslâmî tertip değil, İslâm’ın kendisidir.
Önce “kökten dinci terörist” diye karşı çıkarlar, onları hallettikten sonra sıra ‘ılmlı’ya ve İslâmî demokrasiye gelir.
Bu tespitte anlaşabiliyorsak İslâm yorumcularına şunu demek isterim:
Eğer kendiniz modernitenin tesiri altında kırmızı çizgiyi aşmış iseniz kendinizi ıslaha çalışın, yorumlarınızı bir daha gözden geçirin, “usulsüz vüsul olmaz”, örnek jenerasyonların onayladığı ve uyguladığı yöntemi terk etmeyin…
Yine modernitenin tesiri altında ötekine İslâm’ı sevdirmek için yorum ismine onu bozuyor ne İslâm ne modernite olan bir ucûbeyi/çorbayı İslâm diye sunuyorsanız şundan emin olun ki, gayenize ulaşamaz, sadece Müslümanların başlarını karıştırırsınız.
Ey “âlim, akademisyen, sûfî, müceddid” kişiler!
Gelin, biz ötekini mutlu, hoşnut etme, yumuşatma sevdasından vazgeçelim; kendimize dönelim, ümmete sahih Orta Yol İslâm’ını; ibadetten siyasete, iktisada, cemiyet tertibine, ahlaka… bütün muhtevasıyla sunmak için çalışalım.
Beşerî olan ve eskimiş bulunan yorumlara da kırmızı çizgiyi aşmış savrulmalara da prestij ve iltifat etmeyelim.
Ümmetin önünü açalım, dar yorumlarla onu, yanlış yollara sapmaya mecbur bırakmayalım, yordam ve yorum sistemlerinden zaruret fıkhını, hikmeti, gayeyi, maslahatı da ihmal etmeyelim.
Siz daha düzgün bilirsiniz ki, halktan evvel onlara rehberlik edenler sorguya çekilecektir.