İş

Kimsenin beni tanımayacağı bir yerde… Herkesin herkese kimse olduğu bir yerde demek istiyorum tahminen de… Dilim dışarıda “ya dafi, ya mani, ya Allah” diyerek gözyaşı döktüğüm bir dem için yaşayıp gideyim mi? Veyahut şu: “Elhamdülillah veşşükrülillah.” Veyahut şu: “Ya baki entelbaki.” Ardımdan “adamın biri varmış” desinler. Adamın ismini bilmesin kimse. O denli yok olayım ki hatta, “adamın biri varmış” dediklerinde kimse merak etmesin adımı. Yalnızca tahminen o mecliste bir kul “iyi adammış ama” diye geçiriversin

Yıldız Holding Yönetim Kurulu Üyesi, pladis ve GODIVA Yönetim Kurulu Lideri Murat Ülker, ferdî internet sitesinde çok ses getirecek bir röportaj yayınladı. Murat Ülker’in son konuğu, Esas Holding Yönetim Kurulu Lideri Ali Sabancı oldu. Ülker, Sabancı’ya iş hayatından aile hayatına kadar merak edilen birçok soru yöneltti. En özel sorusu ise, “Galatasaray başkanlığına aday olacak mısınız” oldu. İşte Ali Sabancı’nın dikkat çeken karşılığı…

‘Amerikan rüyasının’ en kıymetli ögelerinden birisi bu ülkenin kapılarının etnik, dini ve ulusal kökeni ne olursa olsun herkese açık olduğu fikriydi. Dünyanın en güçlü ülkesinin dünyanın her köşesinden insanların gelmek için can attığı bir ‘fırsatlar ülkesi’ olduğu fikriydi bu. Çok çalışanın önünde hiçbir mahzur olmadığı, kurallara uyduğunuz sürece ayrımcılıkla karşılaşmayacağınız, din ve kültürünüzü istediğiniz üzere yaşayabileceğiniz bir toplum vadediyordu Amerika. Toplumun en üst düzeylerine

Bu hafta Bir Diğer Mesele’nin konuğu Prof. Şadi Evren Şeker. Türkiye’nin yetiştirdiği kıymetli bilgisayar ve bilgi bilimcilerinden olan tıpkı vakitte İstanbul Üniversitesi Bilgisayar ve Bilişim Teknolojileri Fakültesi Dekanlığı vazifesini yürüten Şeker, yapay zeka çağıyla ilgili, “Yüzyıl evvelki insanları getirsek, ‘Biz çalışıyoruz’ desek gülerler. ‘Oturduğu yerden çalışmak mı olur?’ derler. 30 yıl sonra çalışmak dönüşmüş olacak. Eğitim dönüşüyor. Tahminen hiç öğretmen olmayan bir eğitim sistemine giriyoruz” dedi.

ABD’de askeri helikopter ve yolcu uçağının çarpışması sonucu 67 kişinin vefatına yol açan kazanın nedeni araştırılıyor. Ön rapora nazaran günde 100’den fazla helikopterin geçtiği güzergahı yöneten Ronald Reagan Havaalanı’nda kâfi işçi yoktu. 4 kişinin işini 2 kişi yapıyordu. Kazadan 24 saat evvel de bir diğer kaza tehlikesi yaşanmış.

Dizi ile sinema kesimindeki monopolleşme tartışmaları ve camiayı tahkim edenlerin “politik yönleri” ile konuşulması her şeyden evvel bir kırılmadır. Hamasettir. Meydan okumadır. Daha da değerlisi “ekosistem” değişikliğinin ayak sesi dir. İsmail Kılıçarslan’ın yıllar önce kavram olarak önümüze koyup, ülkemizde yaşanan siyasi, ticari ve toplumsal gerginlikler ile irtibat kaoslarının ardında kültür sanayisine istikamet verenlerin olduğuna dikkat çektiği “ Kültürel İktidar” sorunu nihayet kendi yerinde

Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), 2024’te hastalık, analık, iş kazası ve meslek hastalığı nedeniyle yaşanan gelir kaybının telafisi için sigortalılara toplam 33,7 milyar lira civarında süreksiz iş göremezlik (rapor) ödemesi yaptı.

Kimin başlattığı, kimin sahiplendiği hiç değerli değil… Gördüğümüz kadarıyla aşikâr bir ‘ sahibi ’ de yok… Bolu Kartalkaya’da 78 kişinin hayatını kaybettiği yangını telin etmek isteyenler, otelden kaçış için kullanılan çarşaflardan esinle konutlarının pencerelerinden, balkonlarından, sokaklardaki üst geçitlerden beyaz çarşaf sarkıtmaya başlamışlar… Uygulanabilir, legal ve toplum vicdanında karşılığı olan, ilgililerin dikkati çekmek bakımından hakikat ve tesirli bir aksiyon olmuş… TBMM ’de olayı tüm taraflarıyla

Bolu’da bir otel yangını yaşandıktan sonra, devlet kurumlarının işleyişi hakkında bir durum tahlili yapmak gerekiyor. Bu çeşit tahliller, bir tertibin ve devlet aygıtının şekillenmesi açısından büyük değer taşır. Bu sıkıntıyı, Erdoğan ihtilalleri ve Orhan Erdenen’in Türkiye’nin kuruluşu ile ilgili tenkitleri ışığında ele alacağım. “Şeyhül-muharririn” unvanlı Burhan Felek, İstanbul Hemşehrileri Derneği’ni kurmuş, Orhan Erdenen ise bu geleneği devam ettirerek derneğin ismini İstanbul Kent Kurulu

Başlığı yanlış okumadınız. Ayşe Barım hem de bütünüyle hatasızdır. Fatih Altaylı’nın bile Barım’ı savunurken çıkmaya cüret edemediği o perdeden konuşarak tekrar söyleyeyim: Ayşe Barım’ın hiçbir cürmü yoktur. Bir cürüm varsa bu, bütünüyle ve yalnızca bize ilişkin bir kabahattir. Zira bizler aslında ülkemizi sevmiyor, hatta ülkemizden tiksiniyoruz. Zira bizler, birilerinin bize neyi nasıl düşünmemiz gerektiğini dikte etmesine bütünüyle müsaade ettiğimiz halde kendimizi “özgür” saymakta ısrar ediyoruz. Zira