Yusuf Kaplan’ın kurduğu ve yönettiği Medeniyet Tasavvuru Okulu ’nda (MTO) 2024-2025 Güz Periyodu derslerinden biri olarak Gazâlî’nin Dünyası Dünyanın Gazâlisi başlığı altında yaptığımız sohbette, kelamımız orta ara sanat ve edebiyat konusuna da uğradı. Hakikaten geçtiğimiz hafta MTO’nun değerli öğrencilerine Gazâlî’nin (rahimehullah) Şiî/Batınî kümelere karşı verdiği çabayı anlatırken kendimi -mealen- şunları söylerken buluverdim: “Eğer bizim vaktimizde da müceddit vasfıyla bir Gazâlî zuhur edecek

Sömürge imparatorluğu, yırtıcı kapitalizmle dünyanın tamamını sömürdü. Özünde, sömürü ve adaletsizlik hiçbir vakit bitmedi; sırf vakit içinde hal değiştirdi. Batıda sıkça şu cümleler duyulur: “Vahşi kapitalizm ve sömürge devranı sona erdi, bu mevzuda Batılı devletler özeleştirilerini yaptılar.” Ancak dünya medyası Batı monopolünde olduğu için, bu telaffuzun karşı eleştirisi yapılsa dahi etkisiz kalmaktadır. Bugün Afrika’daki sömürge kültürüne baktığımızda, iki yüzyıl öncesine nazaran koşulların değişmediğini

İsrail’le ilgili en kıymetli hadiseleri doğruya yakın bir formda tahlil için evvel ABD ve İngiltere’ye bakmak gerekir. Birden fazla vakit İsrail’e ve Musevilerin global sermaye gücüne haddinden fazla ehemmiyet verilir ama 7 Ekim’den sonra ABD ve İngiltere olmadan İsrail’in savaşmayı dahi bilmediği ortaya çıktı. Hamas’ın uzun süren direnişi karşısında İsrail Gazze’ye yalnızca havadan bomba yağdırabildi. Esasen soykırımın dehşeti de bu hava ataklarıyla arttı. Siyonist İsrail, binlerce insanı katletmekten

“Şam’dan sonra Kudüs” söylemi İsrail’i sahiden de derinden etkilemiş, korkutmuş . Güvenlik ve bölge hesaplarını büyük oranda bu “ tehdit ” üzerine ağırlaştırmaya, bu istikamette hazırlıklar yapmaya, Filistin-Lübnan-Suriye ekseninde bu “tehdidi” boşa çıkaracak “yıkıcı, yıpratıcı ne yapabilirim”i düşünmeye başladı. Gazze’de yaptığı açık soykırıma karşın hiçbir askeri muvaffakiyet sağlayamaması, Lübnan’da Hizbullah’ı zayıflatmasına karşın istediğini alamaması, Suriye’de çok dinamik ve yerli bir iktidar gücünün

Nihayet ABD seçmeni tüm dünyanın gelecek planlamasını yapmak için beklediği kararı verdi. O denli bir tevafuk ki herkes için yeni bir yüzyıl başlıyor. Olumlu olacak demiyorum. Lakin yeni bir yüzyıl işte. Değişimi ve tahminen eski tip kapitalizmin meşruiyet krizini birinci gören ülkeydi Türkiye aslında. Devlet aklı önden gidiyordu. Lakin herkes eski tip kapitalistleşirken içeriyi konsolide etmekte zorlanmıştı. Pergelin ucunu Türkiye’den almayanlar olduğundan olabilir. “Normal”. Siyasal Batıcılıktan uzaklaşan

Rusya Devlet Başkanı Putin’in ‘akıl hocası’ olarak bilinen Rus düşünür Aleksandr Dugin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı stratejik ve zeki bir önder olarak tanımladı. Dugin “Sayın Erdoğan’ın aşamayacağı birtakım sonlar olduğunu anlıyoruz ve tarafsız durumunu koruyarak yaptığı şey için kendisine minnettarız. Kendisinin Rusya’ya ve bizim desteğimize güvendiğini düşünüyorum ve BRICS üyeliğine başvurma kararı çok zekice.” dedi. NATO ile olan münasebete de değinen Dugin “Eğer Batı baskılarını sürdürecek ya da artıracak olursa, Türkiye’yi büsbütün kaybedecek.” tabirlerini kullandı.

ABD’nin beslediği, koruyup kolladığı ve münasebetiyle kendi çıkarları için kullandığı terör örgütü PKK’nın, TUSAŞ’a yaptığı hain atağın çabucak akabinde, orada çalışan mühendislerimizden birinin tahliye sırasında kameralara yanlışsız “Hainlere inat daha fazla çalışacağız, daha fazla üreteceğiz. Hainlere inat” formundaki seslenişi, vatan ve millet konusunda hassasiyet sahibi olanlarda, -aynı vakitte teröre karşı da güçlü bir itiraz olarak- uyanış ve esasen var olan asil bir kıyam hissini daha çok pekiştirdi.

İran-İsrail dalaşında ‘günlük’ tartışmalara nokta koyma ve genel bir çerçeveye, ABD Başkanlık seçimleri sonrasına bağlama vakti geldi… Bir , 1 Ekim’de İran’ın İsrail’e yaptığı füze ataklarına misilleme olarak Tel Aviv’in gerçekleştirdiği akın, ‘kışkırtmayan, sonlu, Tahran’ı karşılık vermeye mahkûm etmeyen’ bir operasyondu… İki , İran ile İsrail ortasında örtülü bir oyun olduğu ve bölgedeki menfaatleri üleşmek ismine ‘al gülüm ver gülüm/at gülüm tut gülüm’ bağı bulunduğu kabulünü de artık bırakalım…