Bu ortalar Diyanet İşleri Başkanlığı’nın cuma hutbeleri nitekim gündemin tam ortasından ve dişe dokunur cümlelerle, tekliflerle devam ediyor yoluna. Münasebetiyle evvel bir tebrik Diyanet’e. Hoca hutbede “Baba, otoritesiyle ve disipliniyle çocuğun gereksinim duyduğu bir figürdür” deyince hüzünle gülümsediğim doğrudur. Artık baba mı var ki otoritesi ve disiplini olsun? Artık anne mi var ki şefkati ve merhameti olsun? Aslında bu konuda manşeti birkaç yıl evvel Ersin Çelik atmıştı: “Artık çocuklarımızın
İtalya’nın başşehri Roma’daki temaslarını tamamlayarak Ankara’ya dönen Cumhurbaşkanı Erdoğan, uçakta gazetecilerin sorularını cevapladı. ‘Türkiye PKK terörü konusunda sona geldi mi?’ sorusuna Erdoğan, “Türkiye’de tefrikaya artık yer olmadığını dost-düşman görecek, milletimizin toplu vuran sinesini hiçbir topun sindiremeyeceğini anlayacaklardır. Daha evvel de söyledim: Terörsüz Türkiye, bir al-ver süreci değil, bir kardeşlik iklimidir. Milletimizin onlarca yıllık özlemidir” karşılığını verdi.
12 Eylül darbe haberini ABD Başkanı Carter’a Damdaki Kemancı müzikalini izlediği esnada kulağına fısıldayarak “sizin çocuklar (ya da Ankara’daki çocuklar) o işi halletti” sözleriyle vermişler. Türkiye’deki “Amerika’nın Çocuklarını” yalnızca 12 Eylül darbesini yapan komuta kademesinden ibaret görmek aldatıcı olur. “Başkalarının çocukları olmak”, Türkiye’de maalesef kökü çok eskilere dayanan önemli bir problemdir. Sistemin o denli bir “al-ver” ilgisiyle, sarı zarflar içinde gelen paralarla ya da
Ürdün Hükümdarı Abdullah ’ın ABD Başkanı Trump karşısındaki ezik imajı, on yıllardır özelde Arap dünyasındaki, genelde coğrafyamızdaki bütün problemlerin temelidir. Savaşların, işgallerin, istikrarsızlıkların, iç çatışmaların , kitlesel huzursuzlukların hatta terör örgütlerinin bu kadar faal olmasının ana sebebidir. Liderliklerin “emanet” oluşunun, iktidarların “pazarlık”la ayakta kalışının, millet ve vatandan evvel “vesayet”in hâkim oluşunun örneği bir kere daha gösterilmiştir. “İHANET”İN MÜKAFATI O