Şuara Suresi Arapça – Türkçe okunuşu, meali ve fazileti

Şuara Müddeti, Kur’an-ı Kerim’in 26. müddetidir. Mekke periyodunda inen bu müddet, bilhassa peygamberlerin bildirim vazifeleri, insanın yaratılışı, iman ve küfür kavramları, kıyamet ve ahiret üzere hususlarda değerli bilgiler sunar. Müddette Hz. Musa, Harun, Firavun uğraşı, İbrahim, Nuh, Hûd, Salih, Lut ve Şuayb (a.s) üzere peygamber kıssaları anlatılmaktadır. İşte Şuara Mühleti Arapça – Türkçe okunuşu, meali ve fazileti.
1. Ta sım mım
2. Tilke ayatül kitabil mübın
3. Lealleke banıun nefseke ella yekunu mü’minın
4. İn sevinç’ nünezzil aleyhim mines semai ayeten fe zallet a’nakuhüm leha hadııyn
5. Ve ma ye’tıhim min zikrim miner rahmani muhdesin illa kanu anhü mu’ridıyn
6. Fe kad kezzebu fe seye’tıhim embaü ma kanu bihı yestehziun
7. E ve lem yerav ilel erdı kem embetna fıha min külli zevcin kerım
8. İnne fı zalike le ayeh ve ma kane ekseruhüm mü’minın
9. Ve inne rabbeke le hüvel azızür rahıym
10. Ve iz nada rabbüke musa eni’til kavmez zalimın
11. Kavme fir’avn e la yettekun
12. Kale rabbi innı ehafü ey yükezzibun
13. Ve yedıyku sadrı ve la yentaliku lisanı fe ersil ila harun
14. Ve le hüm aleyye zembün fe ehafü ey yaktülun
15. Kale kella fezheba bi ayatina inna meaküm müstemiun
16. Fe’tiya fir’avne fe kula inna rasulü rabbil alemın
17. En ersil meana benı israiyl
18. Kale e lem nürabbike fına velıdev ve lebiste fına min umürike sinın
19. Ve fealte fa’letekelletı fealte ve ente minel kafirın
20. Kale fealtüha izev ve ene mined dallın
21. Fe ferartü minküm lemma hıftüküm fe vehebe lı rabbı hukmev ve cealenı minel murselın
22. Ve tilke nı’metün temünnüha aleyye en abbedte benı israıl
23. Kale fir’avnü ve ma rabbül alemın
24. Kale rabbüs semavati vel erdı ve ma beynehüma inküntüm mukının
25. Kale li men havlehu ela testemiun
26. Kale rabbüküm ve rabbü abaikümül evvelın
27. Kale inne rasulekümüllezı ürsile ileyküm le mecnun
28. Kale rabbül mesrikı vel mağribi ve ma beynehüma in küntüm ta’kılun
29. Kale leinittehazte ilahen ğayrı le ec’alenneke minel mescunın
30. Kale e ve lev ci’tüke bi şey’im mübın
31. Kale fe’ti bihı in künte mines sadikıyn
32. Fe elka asahü fe iza hiye sü’banüm mübın
33. Ve nezea yedehu fe iza hiye beydaü lin nazırın
34. Kale lil melei havlehu inne haza lesahırun alım
35. Yürıdü ey yuhriceküm min erdıküm bi sıhrihı fe maza te’mürun
36. Kalu ercih ve ehahü veb’as fil medaini haşirın
37. Ye’tuke bi külli sehharin alım
38. Fe cümias seharatü li mıkati yevmim ma’lun
39. Ve kıyle lin nasi hel entüm müctemiun
40. Leallena nettebius seharate in kanuhümül ğalibın
41. Fe lemma caes seharatü kalu li fir’avne einne lena le ecran in künna nahnül ğalibın
42. Kale neam ve inneküm izel le minel mükarrabın
43. Kale lehüm musa elku ma entüm mülkun
44. Fe elkav hıbalehüm ve ısıyyehüm ve kalu bi ızzeti fir’avne inna le nahnül ğalibun
45. Fe elka musa asahü fe iza hiye telkafü ma ye’fikun
46. Fe ülkıyes seharatü sacidın
47. Kalu amenna bi rabbil alemın
48. Rabbi musa ve harun
49. Kale amentüm lehu kable en azene leküm innehu le kebirukümüllezı allemekümüs sıhr fe le sevfe ta’lemun le ükattıanne eydiyeküm ve ercüleküm min hılafiv ve la üzallibenneküm ecmeıyn
50. Kalu la dayra inna ila rabbina münkalibun
51. İnna natmeu ey yağfira lena rabbüna hatayana en künna evvelel mü’minın
52. Ve evhayna ila musa en esri bi ıbadı inneküm müttebeun
53. Fe ersele fir’avnü fil medaini haşirın
54. İnne haülai le şirzimetün kalılun
55. Ve innehüm lena le ğaizun
56. Ve inna le cemıun hazirun
57. Fe ahracnahüm min cennativ ve uyun
58. Ve künuziv ve mekamin kerım
59. Kezalik ve evrasnaha benı israıl
60. Fe etbeuhüm müşrikıyn
61. Felemma terael cem’ani kale ashabü musa inna le müdrakun
62. Kale kella inne meıye rabbı seyehdın
63. Fe evhayna ila masa enıdrib bi asakel bahr fenfeleka fe kane küllü firkın ket tavdil azıym
64. Ve ezlefna semmel aharın
65. Ve enceyna musa ve mem meahu ecmeıyn
66. Sümme ağraknel aharın
67. İnne fı zalike le ayeh ve ma kane ekseruhüm mü’minın
68. Ve inne rabbeke le hüvel azızür rahıym
69. Vetlü aleyhim nebee ibrahım
70. İz kale li ebıhi ve kavmihı ma ta’büdun
71. Kalu na’büdü asnamen fe nezallü leha akifın
72. Kale hel yesmeuneküm iz ted’un
73. Konut yenfeuneküm konut yedurrun
74. Kalu bel vecedna abaena kezalike yef’alun
75. Kale e feraeytüm ma küntüm ta’büdun
76. Entüm ve abaükümül akdemun
77. Fe innehüm adüvvül lı illa rabbel alemın
78. Ellezı halekanı fe hüve yehdın
79. Vellezı hüve yut’ımünı ve yeskıyn
80. Ve iza merıdtü fe hüve yeşfın
81. Vellezı yümıtünı sümme yuhyın
82. Vellezı at’meu ey yağfira lı hatıy’etı yevmeddın
83. Rabbi heb lı hukmev ve elhıknı bis salihıyn
84. Vec’al lı lisane sıdkın fil ahırın
85. Vec’alnı miv veraseti cennetin neıym
86. Vağfir li ebı innehu kane mined dallın
87. Ve la tuhzinı yevme yüb’asun
88. Yevme la yenfeu malüv ve la benun
89. İlla men etellahe bi kalbin selim
90. Ve üzlifetil cennetü lil müttekıyn
91. Ve bürrizetil cehıymü li ğavın
92. Ve kıyle lehüm eyne ma küntüm ta’büdun
93. Min dunillah hel yensuruneküm mesken yentesırun
94. Fe kübkibu fıhahüm vel ğavun
95. Ve cünudü iblıse ecmeun
96. Kalu ve hüm fıha yahtesımun
97. Tellahi in künna le fı dalalim mübın
98. İz nüsevvıküm bi rabbil alemın
99. Ve ma edalleha illel mücrimun
100. Fe ma lena min şafiıyn
101. Ve la sadıkın hamım
102. Fe lev enne lena kerraten fe nekune minel mü’minın
103. İnne fı zalike le ayeh ve ma kane ekseruhüm mü’minın
104. Ve inne rabbeke le hüvel azızür rahıym
105. Kezzebet kavmü nuhınil murselın
106. İz kale lehüm ehuhüm nuhun ela tettekun
107. İnni leküm rasulün emın
108. Fettekullahe ve etıy’un
109. Ve ma es’elüküm aleyhi min ecr in ecriye illa ala rabbil alemın
110. Fettekullahe ve etıy’un
111. Kalu enü’minü leke vettebeakel erzelun
112. Kale vema ılmı bima kanu ya’melun
113. İn hısabühüm illa ala rabbı lev teş’urun
114. Ve ma ene bi taridil mü’minın
115. İn ene illa nezırum mübın
116. Kalu le vilayet lem tentehi ya nuhu le tekunenne minel mercumın
117. Kale rabbi inne kavmı kezzebun
118. Fettah beynı ve beynehüm fethav ve neccinı ve mem meıye minel mü’minın
119. Fe enceynahü ve mem meahu fil fülkil meşhun
120. Sümme ağrakna ba’dül bakıyn
121. İnne fı zalik le ayeh ve ma kane ekseruhüm mü’minın
122. Ve inne rabbeke le hüvel azızür rahıym
123. Kezzebet adünil murselın
124. İz kale lehüm ehuhüm hudün ela tettekun
125. İnnı leküm rasulün emın
126. Fettekullahe ve etıy’un
127. Ve ma es’elüküm aleyhi min ecr in ecriye illa ala rabbil alemın
128. E tebnune bi külli riy’ın ayeten ta’besun
129. Ve tettehızune mesanıa lealleküm tahlüdun
130. Ve iza betaştüm betaştüm cebbarın
131. Fettekullahe ve etıy’un
132. Vettekullezı emeddeküm bima ta’lemun
133. Emeddeküm bi en’amiv ve benın
134. Ve cennativ ve uyun
135. İnnı ehafü aleyküm azabe yevmin azıym
136. Kalu sevaün aleyna e veazte em lem teküm minel vaızıyn
137. İn haza illa hulükul evvelın
138. Ve ma nahnü bi müazzebın
139. Fe kezzebuhü fe ehleknahüm inne fı zalike le ayeh ve ma kane ekseruhüm mü’minın
140. Ve inne rabbeke le hüvel azızür rahıym
141. Kezzebet semudül murselın
142. İz kale lehüm ehuhüm salihun ela tettekun
143. İnnı leküm rasulün emın
144. Fettekullahe ve etıy’un
145. Ve ma es’elüküm aleyhi men ecr in ecriye illa ala rabbil alemın
146. E tütrakune fı ma hahüna aminın
147. Fı cennativ ve uyun
148. Ve züruıv ve nahlin tal’uha hedıym
149. Ve tenhıtune minel cibali büyuten farihın
150. Fettekullahe ve etıy’un
151. Ve la tütıy’u emral müsrifın
152. Ellezıne yüfsidune fil erdı ve la yuslihun
153. Kalu innema ente minel müsahharın
154. Ma ente illa beşerum mislüna fe’ti bi ayetin in künte mines sadikıyn
155. Kale hazihı nakatül leha şirbüv ve leküm şirbü yevmim ma’lum
156. Ve la temessuha bi suin fe ye’huzeküm azabü yevmin azıym
157. Fe akaruha fe asbehu nadimın
158. Fe ehazehümül azab inne fı zalike le ayeh ve ma kane ekseruhüm mü’minın
159. Ve inne rabbeke le hüvel azızür rahıym
160. Kezzebet kavmü lutınil murselun
161. İz kale lehüm ehuhüm lutun ela tettekun
162. İnnı leküm rasulün emın
163. Fettekullahe ve etıy’un
164. Ve es’elüküm aleyhi min ecr in ecriye illa ala rabbil alemın
165. E te’tunez zükrane minel alemın
166. Ve tezerune ma haleka leküm rabbüküm min ezvaciküm bel entüm kavmün adun
167. Kalu leil lem tentehi ya lutu le tekunenne minel muhracın
168. Kale innı li ameliküm minel kalın
169. Rabbi neccinı ve ehlı mimma ya’melun
170. Fe necceynahü ve ehlehu ecmeıyn
171. İlla acuzen fil ğabirın
172. Sümme demmernel aharın
173. Ve emtarna aleyhim metara fe sae metarul münzerın
174. İnne fı zalike le ayeh ve ma kane ekseruhüm mü’minın
175. Ve inne rabbeke le hüvel azızür rahıym
176. Kezzebe ashabül eyketil murselın
177. İz kale lehüm şüaybün ela tettekun
178. İnnı leküm rasulün emın
179. Fettekullahe ve etıy’un
180. Ve ma es’elüküm aleyhi min ecr in ecriye illa ala rabbil alemın
181. Evfül keyle ve la tekunu minel muhsirın
182. Vezinu bil kıstasil müstekıym
183. Ve la tebhasün nase eşyaehüm ve la ta’sev fil erdı müsidın
184. Vettekullezı halekaküm vel cibilletel evvelın
185. Kalu innema ente minel müsahharın
186. Ve ma ente illa beşerum mislüna ve in nezunnüke le minel kazibın
187. Fe eskıt aleyna kisefem mines semai in künte mines sadikıyn
188. Kale rabbı a’lemü bi ma ta’melun
189. Fe kezzebuhü fe ehazehüm azabü yevmiz zulleh innehu kane azabe yevmin azıym
190. İnne fı zalike le ayeh ve ma kane ekseruhüm mü’minın
191. Ve inne rabbeke le hüvel azızür rahıym
192. Ve innehu le tenzılü rabbil alemın
193. Nezele bihir ruhul emın
194. Ala kalbike li tekune minel münzirın
195. Bi lisanin arabiyyim mübın
196. Ve innehu lefı zübüril evvelın
197. E ve lem yekül lehüm ayeten ey ya’lemehu ulemaü benı israıl
198. Ve lev nezzelnahü ala ba’dıl a’cemın
199. Fe karaehu aleyhim ma kanu bihı mü’minın
200. Kezalike seleknahü fı kulubil mücrimın
201. La yü’minune bihı hatta yeravül azabel elım
202. Fe ye’tiyehüm bağtetev ve hüm la yeş’urun
203. Fe yekul hel nahnü münzarun
204. E fe bi azabina yesta’cilun
205. E feraeyte im metta’nahüm sinın
206. Sümme caehüm ma kun yuadun
207. Ma ağna anhüm ma kanu yümetteun
208. Ve ma ehlekna min karyetin illa leha münzirun
209. Zikra ve ma künna zalimın
210. Ve ma tenezzelet bihiş şeyatıyn
211. Ve ma yembeğıy lehüm ve ma yestetıy’un
212. İnnehüm anis sem’ı le ma’zulun
213. Fe la ted’u meallahi ilahen ahara fe tekune minel müazzebın
214. Ve enzir aşiratekel akrabın
215. Vahfıd cenahake li menit tebeake minel mü’minın
216. Fe in asavke fe kul innı berıüm mimma ta’melun
217. Ve tevekkel alel azızir rahıym
218. Ellezı yerake hıyne tekum
219. Ve tekallübeke fis sacidın
220. İnnehu hüves semıul alım
221. Hel ünebbiüküm ala men tenezzelüş şeyatıyn
222. Tenezzelü ala külli effakin esım
223. Yülkunes sem’a ve ekseruhüm kazibun
224. Veş şüaraü yettebiuhümül ğavun
225. E lem tera ennehüm fı külli vadiy yehımun
226. Ve ennehüm yekulune ma la yef’alun
227. İllellezıne amenu ve amilus salihati ve zekerullahe kesırav ventesaru mim ba’di ma zulimu ve seya’lemüllezıne zalemu eyye münkalebiy yenkalibun
1. Ta Sin Mim.
2. Bunlar, apaçık Kitab’ın âyetleridir.
3. Ey Muhammed! Mü’min olmuyorlar diye adetâ kendini helak edeceksin!
4. Biz dilesek, onlara gökten bir mucize indiririz de, ona boyun eğmek zorunda kalırlar
5. Rahmân’dan kendilerine gelen her yeni öğütten kesinlikle yüz çevirirler.
6. Onlar (Allah’ın âyetlerini) yalanladılar, lakin alay edegeldikleri şeylerin haberleri başlarına gelecek.
7. Yeryüzüne bakmazlar mı, orada her cinsten birçok hoş ve faydalı bitkiler bitirdik.
8. Elbet bunlarda (Allah’ın varlığına) bir kanıt vardır, lakin onların birden fazla inanmamaktadırlar.
9. Elbet senin Rabbin, elbette mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.
10, 11. Hani Rabbin Mûsâ’ya, “Zalimler topluluğuna, Firavun’un kavmine git! Başlarına geleceklerden hâlâ korkmuyorlar mı?” diye seslenmişti.
12. Mûsâ şöyle dedi: “Ey Rabbim! Kesinlikle ki ben, beni yalanlamalarından korkuyorum.”
13. “Göğsüm daralır. Akıcı konuşamam. Onun için, Hârûn’a da peygamberlik ver (ve onu bana yardımcı yap).”
14. “Bir de onlara karşı ben hatalı durumundayım. Bu yüzden onların beni öldürmelerinden korkarım.”
15. Allah dedi ki, “Hayır, korkma! Mucizelerimizle gidin. Zira biz sizinle beraberiz, (her şeyi) işitmekteyiz.”
16. “Firavun’a gidin ve deyin: “Şüphesiz biz âlemlerin Rabbinin elçisiyiz”,
17. “İsrailoğullarını bizimle birlikte gönder.”
18. Firavun şöyle dedi: “Seni biz küçük bir çocuk olarak alıp ortamızda büyütmedik mi? Sen ömrünün birçok yıllarını ortamızda geçirdin.”
19. “(Böyle iken) sen o yaptığın işi yaptın (adam öldürdün). Sen nankörlerdensin.”
20. Mûsâ şöyle dedi: “Ben onu, o vakit kendimi kaybetmiş bir halde iken (istemeyerek) yaptım.”
21. “Sizden korktuğum için de çabucak ortanızdan kaçtım. Derken, Rabbim bana karar ve hikmet bahşetti de beni peygamberlerden kıldı.”
22. “Senin başıma kaktığın bu nimet (gerçekte) İsrailoğullarını köleleştirmen(in neticesi)dir.”
23. Firavun, “Âlemlerin Rabbi de nedir?” dedi.
24. Mûsâ, “O, göklerin ve yerin ve her ikisi ortasında bulunan her şeyin Rabbidir. Şayet sahiden inanırsanız bu böyledir.”
25. Firavun, etrafındakilere (alaycı bir söz ile) “dinlemez misiniz?” dedi.
26. Mûsâ, “O, sizin de Rabbiniz, geçmiş atalarınızın da Rabbidir” dedi.
27. Firavun, “Bu size gönderilen peygamberiniz, elbet delidir” dedi.
28. Mûsâ, “O, doğunun da batının da ve ikisi ortasındaki her şeyin de Rabbidir. Şayet düşünüyorsanız bu, böyledir” dedi.
29. Firavun, “Eğer benden öbür bir ilah edinirsen, andolsun seni zindana atılanlardan ederim.”
30. Mûsâ, “Sana apaçık bir kanıt getirmiş olsam da mı?” dedi.
31. Firavun, “Doğru söyleyenlerden isen haydi getir onu,” dedi.
32. Bunun üzerine Mûsâ, asasını attı, bir de ne görsünler asa açıkça kocaman bir yılan olmuş.
33. Elini koynundan çıkardı, bir de ne görsünler, bakanlara bembeyaz olmuş.
34. Firavun, etrafındaki ileri gelenlere, “Şüphesiz bu alım bir sihirbazdır” dedi.
35. “Sizi, yaptığı sihirle, yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Ne dersiniz?”
36. Dediler ki: “Onu ve kardeşini alıkoy.Şehirlere de toplayıcı adamlar gönder.”
37. “Sana bütün usta sihirbazları getirsinler.”
38. Böylelikle sihirbazlar, aşikâr bir günün belirlenen bir vaktinde bir ortaya getirildiler.
39. İnsanlara da “Siz de toplanır mısınız?” denildi.
40. “Umarız, üstün gelirlerse sihirbazlara uyarız” (dediler.)
41. Sihirbazlar gelince, Firavun’a, “Eğer biz üstün gelirsek sahiden bize bir mükafat var mı?” dediler.
42. Firavun, “Evet, hem o takdirde kesinlikle bana yakın kimselerden olacaksınız” dedi.
43. Mûsâ onlara, “Hadi ortaya atacağınız şeyi atın” dedi.
44. Bunun üzerine onlar iplerini ve değneklerini attılar ve “Firavun’un gücüyle elbette bizler üstün geleceğiz” dediler.
45. Mûsâ da asasını attı. Bir de ne görsünler, asâ onların düzdükleri sihir ekiplerini yutuyor.
46. Bunun üzerine sihirbazlar derhal secdeye kapandılar.
47. “Âlemlerin Rabbine inandık” dediler.
48. “Mûsâ’nın ve Hârûn’un Rabbi’ne.”
49. Firavun, “Ben size müsaade vermeden ona inandınız ha? Kesinlikle o size sihri öğreten büyüğünüzdür. Yakında bilip göreceksiniz siz! Andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve hepinizi asacağım” dedi.
50. Sihirbazlar şöyle dediler: “Zararı yok, kesinlikle Rabbimize döneceğiz.”
51. “(Burada) birinci inananlar biz olduğumuz için elbet Rabbimizin, kusurlarımızı bağışlayacağını umuyoruz.”
52. Biz Mûsâ’ya, “Kullarımı geceleyin yola çıkar, kesinlikle ki takip edileceksiniz” diye vahyettik.
53. Firavun da kentlere (asker) toplayıcılar gönderdi.
54. Dedi ki, “Bunlar pek az ve kıymetsiz bir topluluktur.”
55. “Şüphesiz onlar bize öfke duyuyorlar.”
56. “Ama biz uyanık ve önlemli bir topluluğuz.”
57, 58. Biz de Firavun’un kavmini bahçelerden, pınar başlarından, servetlerden ve uygun bir pozisyondan çıkardık.
59. İşte bu türlü yaptık ve onlara, İsrailoğullarını mirasçı kıldık.
60. Firavun ve adamları gün doğarken onları takibe koyuldular.
61. İki topluluk birbirini görünce Mûsâ’nın arkadaşları, “Eyvah yakalandık” dediler.
62. Mûsâ, “Hayır!, Rabbim elbet benimledir, bana yol gösterecektir” dedi.
63. Bunun üzerine Mûsâ’ya, “Asan ile denize vur” diye vahyettik. Deniz derhal yarıldı. Her kesimi koca bir dağ üzereydi.
64. Ötekileri de oraya yaklaştırdık.
65. Mûsâ’yı ve beraberindekilerin hepsini kurtardık.
66. Sonra ötekileri suda boğduk.
67. Bunda elbet bir ibret vardır. Lakin pek çokları iman etmiş değillerdi.
68. Elbet ki senin Rabbin elbette mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.
69. Ey Muhammed! Onlara İbrahim’in haberini de oku.
70. Hani o babasına ve kavmine, “Neye tapıyorsunuz?” demişti.
71. “Putlara tapıyoruz ve onlara tapmağa devam edeceğiz” demişlerdi.
72. İbrahim dedi ki: “Onlara yalvardığınızda sizi işitiyorlar mı?”
73. “Yahut size yarar yahut ziyanları dokunur mu?”
74. “Hayır, lakin biz babalarımızı bu türlü yaparken bulduk” dediler.
75, 76. İbrahim şöyle dedi: “Sizin ve geçmiş atalarınızın taptığı şeyleri gördünüz mü?”
77. “Şüphesiz onlar benim düşmanımdır. Fakat âlemlerin Rabbi olan Allah dostumdur.”
78. “O, beni yaratan ve bana yanlışsız yolu gösterendir.”
79. “O, bana yediren ve içirendir.”
80. “Hastalandığımda da O bana şifa verir.”
81. “O, benim canımı alacak ve sonra diriltecek olandır.”
82. “O, hesap gününde, yanılgılarımı bağışlayacağını umduğumdur.”
83. “Ey Rabbim! Bana bir hikmet bahşet ve beni salih kimseler ortasına kat.”
84. “Sonra gelecekler ortasında beni doğrulukla anılanlardan kıl.”
85. “Beni Naîm cennetinin varislerinden eyle.”
86. “Babamı da bağışla. Zira o sahiden yolunu şaşıranlardandır.”
87. “(Kulların) diriltilecekleri gün beni utandırma!”
88. “O gün ki ne mal yarar verir ne oğullar!”
89. “Allah’a arınmış bir kalp ile gelen öbür.”
90. Cennet, Allah’a karşı gelmekten sakınanlara yaklaştırılacak.
91, 92, 93. Cehennem de azgınlara gösterilecek ve onlara, “Allahı bırakıp da tapmakta olduklarınız nerede? Size yardım ediyorlar mı yahut kendilerini kurtarabiliyorlar mı?” denilecek.
94, 95. Artık onlar ve o azgınlar ile İblis’in askerleri hepsi birden tepetakla oraya atılırlar.
96. Orada onlar taptıklarıyla çekişerek şöyle derler:
97. “Allah’a andolsun! Biz hakikaten apaçık bir sapıklık içindeymişiz.”
98. Zira sizi, âlemlerin Rabbi ile bir tutuyorduk.”
99. Bizi lakin (önderlerimiz olan) hatalılar saptırdı.”
100. İşte bu yüzden bizim şefaatçilerimiz yok.”
101. “Candan bir dostumuz da yok.”
102. Keşke (dünyaya) bir dönüşümüz olsa da inananlardan olsak.
103. Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların birçok iman etmiş değillerdi.
104. Elbet senin Rabbin, mutlak güç sahibi olandır, çok merhametli olandır.
105. Nûh’un kavmi de Peygamberleri yalanladı.
106. Hani kardeşleri Nûh, onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?”
107. “Şüphesiz ben size gönderilmiş muteber bir peygamberim.”
108. “Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.”
109. “Buna karşılık sizden hiçbir fiyat istemiyorum. Benim fiyatım lakin âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir.”
110. “O halde Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin!”
111. Dediler ki: “Sana daima aşağılık kimseler uymuş iken, biz hiç sana inanır mıyız.”
112. Nûh şöyle dedi: “Onların yaptıklarına dair benim ne bilgim olabilir?”
113. “Onların hesaplarını görmek lakin Rabbime aittir. Bir anlayabilseniz!”
114. “Ben inananları kovacak değilim.”
115. “Ben lakin apaçık bir uyarıcıyım.”
116. Dediler ki: “Ey Nûh! (Bu işten) vazgeçmezsen kesinlikle taşlananlardan olacaksın!”
117. Nûh şöyle dedi: “Ey Rabbim! Kavmim beni yalanladı.”
118. “Artık onlarla benim aramda sen hükmet. Beni ve benimle birlikte olan mü’minleri kurtar.”
119. Derken biz onu ve beraberindekileri dolu geminin içinde (taşıyıp) kurtardık.
120. Sonra da geride kalanları suda boğduk.
121. Elbet bunda bir ibret vardır. Onların birden fazla ise iman etmiş değillerdir.
122. Elbet senin Rabbin mutlak güç sahibi olandır, çok merhametli olandır.
123. İsim kavmi de peygamberleri yalanladı.
124. Hani kardeşleri Hûd, onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?”
125. “Şüphesiz ben, size gönderilmiş muteber bir peygamberim.”
126. “Öyle ise Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.”
127. “Buna karşılık sizden hiçbir fiyat istemiyorum. Benim fiyatım lakin âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir.”
128. “Siz her yüksek yere bir alamet bina yapıp boş şeylerle eğleniyor musunuz?”
129. “İçlerinde ebedi yaşama ümidiyle sağlam yapılar mı ediniyorsunuz?”
130. “Tutup yakaladığınız vakit zorbaca yakalarsınız.”
131. “Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.”
132, 133, 134. “Bildiğiniz her şeyi size veren, size hayvanlar, oğullar, bahçeler ve pınarlar veren Allah’a karşı gelmekten sakının.”
135. “Çünkü ben, sizin isminize büyük bir günün azabından korkuyorum.”
136. Dediler ki: “Sen ister öğüt ver, ister öğüt verenlerden olma, bize nazaran birdir.”
137. “Bu, evvelkilerin geleneklerinden öbür bir şey değildir.”
138. “Biz azaba uğratılacak da değiliz.”
139. Böylelikle onlar Hûd’u yalanladılar. Biz de bu yüzden onları helak ettik. Elbet bunda bir ibret vardır. Onların birden fazla ise iman etmiş değillerdir.
140. Elbet senin Rabbin mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır.
141. Semûd kavmi de Peygamberleri yalanladı.
142. Hani kardeşleri Salih onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?”
143. “Ben size gönderilmiş muteber bir peygamberim.”
144. “Öyle ise Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin!”
145. “Buna karşılık sizden hiçbir fiyat istemiyorum. Benim fiyatım lakin âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir.”
146, 147, 148. “Siz buradaki bahçelerde, pınar başlarında, ekinlerde, meyveleri olgunlaşmış hurmalıklarda itimat içinde bırakılacak mısınız?”
149. “Bir de dağlardan ustalıkla meskenler yontuyorsunuz.”
150. “Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.”
151, 152. “Yeryüzünde ıslaha çalışmayıp fesat çıkaran haddi aşmışların buyruğuna itaat etmeyin.”
153. Dediler ki: “Sen lakin büyülenmişlerdensin.”
154. “Sen de lakin bizim üzere bir beşersin. Şayet gerçek söyleyenlerden isen haydi bize bir mucize getir.”
155. Salih, şöyle dedi: “İşte bir dişi deve! Onun (belli bir gün) su içme hakkı var, sizin de aşikâr bir gün su içme hakkınız vardır.”
156. “Sakın ona bir kötülük dokundurmayın. Yoksa büyük bir günün azabı sizi yakalar.”
157. Derken onu kestiler, ama pişman oldular.
158. Böylelikle onları azap yakaladı. Elbet bunda bir ibret vardır. Onların birçok ise iman etmiş değillerdir.
159. Elbet senin Rabbin mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır.
160. Lût’un kavmi de peygamberleri yalanladı.
161. Hani kardeşleri Lût onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?”
162. “Şüphesiz ben size gönderilmiş sağlam bir peygamberim.”
163. “Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.”
164. “Buna karşılık sizden hiçbir fiyat istemiyorum. Benim fiyatım lakin âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir.”
165, 166. “Rabbinizin, sizin için yarattığı eşlerinizi bırakıyor da beşerler ortasından erkeklere mi yanaşıyorsunuz? Siz nitekim haddi aşan bir topluluksunuz.”
167. Dediler ki: “Ey Lût! (İşimize karışmaktan) vazgeçmezsen kesinlikle (şehirden) çıkarılanlardan olacaksın!”
168. Lût şöyle dedi: “Şüphesiz ben sizin yaptığınız bu berbat işe kızanlardanım.”
169. “Ey Rabbim! Beni ve ailemi onların yaptıkları berbat işten kurtar.”
170, 171. Bunun üzerine biz de onu ve geri kalanlar ortasındaki yaşlı bir bayan hariç bütün ailesini kurtardık.
172. Sonra başkalarını helâk ettik.
173. Onların üzerine bir yağmur (gibi taş) yağdırdık. (Başlarına gelecekler konusunda) uyarılanların yağmuru ne kadar da makûs idi!
174. Elbet bunda büyük bir ibret vardır. Onların birden fazla ise iman etmiş değillerdir.
175. Elbet senin Rabbin mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır.
176. Eyke halkı da peygamberleri yalanladı.
177. Hani Şuayb onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?”
178. “Şüphesiz ben size gönderilmiş muteber bir peygamberim.”
179. Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.
180. “Buna karşılık sizden hiçbir fiyat istemiyorum. Benim fiyatım lakin âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir.”
181. Ölçüyü tam yapın. Eksik verenlerden olmayın.”
182. “Doğru terazi ile tartın.”
183. “İnsanların mallarını ve haklarını eksiltmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.”
184. “Sizi ve evvelki kuşakları yaratana karşı gelmekten sakının.”
185. Onlar şöyle dediler: “Sen lakin büyülenmişlerdensin.”
186. Sen yalnızca bizim üzere bir beşersin. Biz senin yalancılardan olduğunu sanıyoruz.”
187. “Eğer yanlışsız söyleyenlerden isen, haydi gökten üzerimize bir modül düşür.”
188. Şuayb, “Rabbim yaptıklarınızı en âlâ bilendir” dedi.
189. Onlar Şuayb’ı yalanladılar. Derken gölge gününün azabı onları yakaladı. Elbet o, büyük bir günün azabı idi.
190. Elbet bunda bir ibret vardır. Onların birçok ise iman etmiş değillerdir.
191. Elbet senin Rabbin mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır.
192. Elbet bu Kur’an, âlemlerin Rabbi’nin indirmesidir.
193, 194, 195. İkazcılardan olasın diye onu muteber Ruh (Cebrail) senin kalbine apaçık Arapça bir lisan ile indirmiştir.
196. Elbet bu (Kur’an’ın indirileceği) evvelkilerin kitaplarında da vardı.
197. İsrailoğulları alımlarının onu bilmesi, onlar (Mekke müşrikleri) için bir kanıt değil midir?
198, 199. Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik ve o da bunu kendilerine okusaydı tekrar buna inanmazlardı.
200. İşte böylelikle biz onu (Kur’an’ı) hatalıların kalbine soktuk.
201, 202, 203. Onlar, farkında olmadan birden kendilerine gelecek olan elem dolu azabı görüp de, “Bize mühlet verilmez mi?” demedikçe, ona inanmazlar.
204. Bizim azabımızın çabuklaşmasını mı istiyorlar?
205. Ey Muhammed! Ne dersin; biz onları yıllarca (dünya nimetlerinden) yararlandırsak,
206. Sonra da kendilerine tehdit edildikleri şey gelse, (halleri birçok olurdu?)
207. (Dünyada) yararlandırıldıkları şeyler onlara yarar sağlamazdı.
208. Biz hiçbir memleketi uyarıcıları olmadıkça helak etmedik.
209. Bu bir hatırlatmadır. Biz zalim değiliz.
210. O Kur’an’ı şeytanlar indirmemiştir.
211. Aslında bu onların harcı değildir, buna güçleri de yetmez.
212. Zira onlar (vahyi) işitmekten uzaklaştırılmışlardır.
213. O denli ise sakın Allah ile bir arada öbür bir ilaha yalvarma, sonra azaba uğratılanlardan olursun!
214. (Önce) en yakın akrabanı uyar.
215. Mü’minlerden sana uyanlara kanatlarını indir.
216. Şayet sana karşı gelirlerse, “Şüphesiz ben sizin yaptığınız şeylerden uzağım” de.
217, 218, 219. Namaza kalktığında seni ve secde edenler ortasında dolaşmanı gören; mutlak güç sahibi, çok merhametli olan Allah’a tevekkül et.
220. Elbet O hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
221. Şeytanların kime ineceğini size haber vereyim mi?
222. Onlar, her günahkâr yalancıya inerler.
223. Bunlar da şeytanlara kulak verirler. Onların birden fazla ise yalancıdır.
224. Şairlere ise haddi aşan azgınlar uyarlar.
225, 226. Görmez misin ki onlar, her vadide şaşkın şaşkın dolaşırlar ve yapmadıkları şeyleri söylerler.
227. Lakin iman edip salih amel işleyen, Allah’ı çok anan ve haksızlığa uğratıldıktan sonra öçlerini alanlar öbür. Zulmedenler hangi akıbete uğrayacaklarını göreceklerdir.
Mushaftaki sıralamada yirmi altıncı, iniş sırasına nazaran kırk yedinci müddettir. Vâkıa mühletinden sonra, Neml müddetinden evvel Mekke’de inmiştir. 197. âyeti ile son dört âyetinin (224-227) Medine devrinde indiğine dair rivayetler de vardır. Mühlet 19. cüzde yer alır.
Şuara Suresi’nin İçeriği
Sure genel olarak şu hususları ele alır:
Kur’an’ın ehemmiyeti ve ilahi vahiy: Mühlet, Kur’an’ın açık ve net bir kitap olduğunu, insanlara yanlışsız yolu göstermek için indirildiğini vurgular.
Hz. Musa ve Firavun: Hz. Musa’nın Firavun’a gönderilişi, mucizeleri, Firavun’un inkarı ve sonunda helak edilişi anlatılır.
Hz. İbrahim: Hz. İbrahim’in putperest toplumuna karşı verdiği tevhid uğraşı işlenir.
Hz. Nuh: Kavmini Allah’a iman etmeye davet eden Hz. Nuh’un, onların inkârıyla müsabakası ve sonucunda tufanla helak edilişi anlatılır.
Hz. Hud ve İsim Kavmi: Hz. Hud’un İsim kavmini tevhide daveti ve kavminin inkarı sebebiyle helak edilmesi ele alınır.
Hz. Salih ve Semud Kavmi: Hz. Salih’in Semud kavmine gönderilişi, onların inkârı ve helak edilmesi anlatılır.
Hz. Lut Kavmi: Lut kavminin ahlaksızlığı ve helak edilmesi işlenir.
Hz. Şuayb ve Medyen Kavmi: Hz. Şuayb’ın kavmini adalete ve yanlışsız ticaret yapmaya daveti, lakin kavminin reddedip helak edilmesi anlatılır.
Ağırlıklı olarak Allah’ın birliği, peygamberlik, vahiy ve âhiret inancı üzere mevzular ele alınmaktadır. Ayrıyeten Kur’ân-ı Kerîm’den, onun kaynağından, şanının büyüklüğünden ve müşriklerin Kur’an karşısındaki tavrından bahsedilmekte, örnek ve ibret alınması için kimi peygamberlerin kıssaları ve bildirimlerinden kesitler verilmektedir. Bu kıssalarda tarih sürecinde insan karakterinin değişmediğine, bu sebeple beşerde gerçeği inkâr etme eğiliminin her periyotta görülebileceğine, insanoğlunun zenginlik, iktidar, nüfuz ve şöhret düşkünlüğüne, kitlesel kültür ve ideolojilere körü körüne bağlılığına dikkat çekilmektedir. Kur’an’ın bir şair tarafından meydana getirildiği tezleri çürütülmekte; gerçeği kabul etmeyen periyodun şairleri yerilmekte, lakin mümin ve makbul şairlerin de bulunduğu söz edilmektedir.
Kim Şuara müddetini okursa, Hz. Nûh’u tasdîk edenlerin, Hz. Hûd, Hz. Salih, Hz. Şuayb ve Hz. İbrahim’i yalanlayanların ve Hz. Îsa’yı yalanlayanların ve Hz. Muhammed’i (aleyhisselam) tasdîk edenlerin adedinin on katı sevab verilir. (Hadîs-i şerîf-Kadı Beydavî Tefsîri)
Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: “Her kim şu’ara Müddetini okursa, (Hazreti) Nuh (Aleyhisselam), (Hazreti) Hud (Aleyhisselam), (Hazreti) Salih (Aleyhisselam), (Hazreti) Şuayb (Aleyhisselam), (Hazreti) İbrahim (Aleyhisselam) ve (Hazreti) Muhammed (Sallallahuı Aleyhi ve Sellem)’e iman edenlerin ve yalanlayanların sayısınca sevap verilir.” (Kadı Beyzavi, (Beyzavi Tefsir (Envarut-Tenzil ve Esrarut Te’vil), 2/179)