Hatırlayacaksınız. Yaklaşık iki sene evvel Kuzey Kıbrıs’ta Siyonistlerin epey toprak aldığını, kendilerine çok yüksek güvenlikli siteler inşa ettiklerini, uzun vadede aslında İsrail’e erişim için bir istasyon üzere planladıkları Güney Kıbrıs’ın yanına Kuzey Kıbrıs’ı da eklemek istediklerini yazmıştım.

İsrail’in uzun vadeli emelleri ortasında “birleşik Kıbrıs” planı olduğuna hiç kuşkum yok. Bunu gerçekleştirebilirse kendisi açısından inanılmaz stratejik bir kazanım sağlayacak ve Türkiyesiz Kıbrıs’ı tarlası haline getirmenin bütün imkanlarına sahip olacak.

Dolayısıyla Kıbrıslı sendikacı Selma Aksiyon isimli şahsın Kıbrıs’ta büyükelçiliğimize gidip “Sayın elçiye bir defa daha diyoruz, go home” diyerek afkurmasının altında yatan o derin motivasyon konusunda hiç lakin hiç kuşkum yok. Zira çok uzun müddettir Kıbrıs’ta bir takım, İsrail’in çıkarlarının müşteri temsilcisi olarak çalışıyor ve bunu yaparken de “Atatürk kravatı” takıyorlar.

Bu, burada bir dursun.

Bilmeyenler için olayı özetleyeyim. Kıbrıs’ta ortaokullara başörtülü öğrenci alınmaması konusunda işletilen aptal bir yasal düzenleme vardı. Başbakanlık bir mühlet evvel bu düzenlemeyi “Öğrenciler bone ve bandana takarak ortaokula girebilir” kararıyla yumuşatmıştı. Akabinde, Türkiye’ye “Go home” deme cüretinde bulunan Selma Hareket ve benzeri karakterler protestolara başlamış, Başbakanlık pısarak verdiği karardan dönmüş, başörtüsü ile okullara girmek büsbütün okulların inisiyatifine bırakılmıştı böylelikle.

Türkiye kamuoyu Lefkoşa İrsen Küçük Ortaokulu’nda eğitim gören bir kız öğrencinin okula alınmaması imajları ile haberdar oldu bu sıkıntıdan. O manzaralarda okul müdürü baygınlık falan geçiriyordu. 28 Şubat’ın isterik Parıltı Serterleri geldi aklıma doğal olarak. Çocukların başörtüsünün “her şeyin önündeki asıl engel” olduğunu ileri süren o aptal 28 Şubat sürecinin gizlediği büyük ekonomik vurgun ve daha da büyüğü olarak Türkiye’nin politik olarak dizayn edilmeye çalışılması geldi.

Vitrindeki Işık Serter, çocuklarımıza ikna odaları falan kurarken, vitrinin ardındaki Türkiye düşmanları memleketin 110 ila 160 milyar dolar ortasındaki parasını çalmakla meşguldü. Türkiye’yi IMF’nin tasmalı evcil hayvanı yapmak ise büyük maksatlardan biriydi.

Şimdi Kıbrıs’ın 28 Şubat’ını hayata geçirmek üzere yeniden vitrine “başörtülü öğrenciler” ve Işık Serterler konuluyor. Kıbrıs’ın Parıltı Serter’i Selma Aksiyon de Türkiye’ye fütursuzca “Go home” diyor. Zira Kıbrıs’ın 28 Şubat’ının da bize göstermeye çalıştığı ile amaçladığı birbirinden farklı.

Selma Hareket ve benzerleri o zevksiz Atatürk kravatları ile “birleşik Kıbrıs” projesinin motor güçleri olmaya çalışıyorlar. 28 Şubat sürecinde de bu türlü olmuştu. Atatürk’ü bir imaj, bir imge olarak kullanan darbeciler, ekonomik ve sosyolojik olarak geleceğimizi çalmaya, elimizden almaya çabalamışlardı.

Bu da burada bir dursun.

Kuzey Kıbrıs’ta başörtülü çocukların okullara alınmamasını “laik atak geçiriyor” numarası yaparak servis eden bayat 28 Şubatçıların asıl maksadı bütünüyle Kıbrıs’ı bir İsrail sığınağına çevirmek. Bundan hiç kuşkum yok. İsrail’in Kıbrıs’ı bir “kurtarılmış bölge” yapmasının önündeki en büyük mani ise Selma Eylem’in “Go home” diyerek çemkirdiği Türkiye. Bundan da hiç kuşkum yok.

Benim burada en çok merak ettiğim şeyse Kuzey Kıbrıs Başbakanı’nın bu açık ajanda karşısındaki yalpalamasının nedeni. Bunu da bilenlerinden öğrenirsem müellifim.

Bitirmeden… Nasıl ki Parıltı Serter’in gayesi “üniversitelere başörtülü öğrencilerin alınmaması” değil diğer, farklı bir şeydi; Kuzey Kıbrıs’ta 28 Şubat tiyatrosu kuran Selmaların da maksadı başörtüsü değil. Beslendikleri karanlıkla sahip oldukları kirli ajandayı ise Atatürk’le maskeleme çabasındalar. Biz bu kirli öyküyü görmüş, bu berbat sineması izlemiştik. Artık sıra Kıbrıs’a gelmiş durumda. O denli görünüyor. Allah fırsat vermesin. Kıbrıs, Müslüman Türklerin vatanıdır ve vaktiyle gavurun gücü bunu değiştirmeye yetmemiştir. Selmaların hiç yetmez.