Kendi yangınını söndüremeyen ABD Kürtlere ne vadeder?
Suriye’nin kuzeyinde ABD’nin yıllardır büyük dayanaklarıyla oluşturulmaya çalışılan yapının şimdiye kadar bile epey münasebetsiz, gereksiz ve hatta ziyanlı olduğunu biliyor ve söylüyorduk.
Ancak Suriye’de yeni oluşan durum bu yapıyı zoraki oluşturulmuş durum açısından bile kadük hale getirmiş bulunuyor.
ABD 5 bin mil ötesinde, NATO’da müttefiki olan Türkiye’nin hududunda ortaya çıktığını sav ettiği bir terör örgütünü kendisine tehdit sayarak gelip bu muhayyel örgütle çaba etmek üzere öbür bir terör örgütünü silahlandırarak, örgütleyerek bir devletçik kurdurmaya çalıştı.
Bunu yaparken Suriye rejimiyle de tam bir iş birliği içinde hareket etti.
Terör örgütünün günahsız insanların hayatına karşı oluşturabileceği muhayyel yahut beklenen tehditleri bertaraf etmek üzere buralarda bütün insanlığa karşı gerçek cürümler irtikap eden, katliamlar yapan, hapishanelerinde yüzbinlerce insanı canice katleden bir rejime karşı söylediği ve yaptığı hiçbir şey olmadı.
ABD SIKINTILARIN TAHLİLİ DEĞİL SEBEBİDİR
Esasen ABD dış operasyonlarında hiçbir vakit sorun çözücü bir aktör olmadı, bizatihi kendisi sıkıntıların kaynağını oluşturdu.
Burada güya DAEŞ’e karşı gayrette işine yarıyor diye himayesine aldığı YPG ile ilgili hesapları Katil Esed rejiminin hesaplarıyla örtüşüyordu.
Esed bu bölgeyi Türkiye’ye karşı bir intikam gareziyle ABD-YPG’ye gönül huzuruyla teslim etti.
“İntikam gareziyle” diyoruz, lakin Esed rejiminin PKK’yı Türkiye’ye karşı kullanışı 2011’den sonra başlamış da değil. Daha ortada Türkiye’ye karşı bir intikam hesabı olmaksızın bile Hafız Esed PKK’yı Türkiye’ye karşı kullanıyor, ona her türlü lojistik dayanağı veriyordu.
Çözüm sürecinde Türkiye olabildiğince gözü pek ve barışçıl bir inisiyatif aldığında PKK’nın aklını çelen teklif Kuzey Suriye’de Esed ve ABD iş birliğiyle oluşturulan fiili durum olmuştu.
Bu fiili durumda PKK sırtını ABD’ye, HADEP’liler de sırtlarını PKK’ya dayayarak Erdoğan’ın büyük bir risk alarak başlattığı tahlil sürecini bütün küstahlıklarıyla baltalamışlardı.
Esed rejimi düşüp Suriye’nin tamamında yıllar sonra birinci kere bir bütünlük oluşunca, ABD’nin YPG’ye peşkeş çekmiş olduğu bölgeler iyot üzere açığa çıkmış oldu.
Suriye’nin neredeyse bütün petrol yataklarının bulunduğu bu bölgelerde yaşayanların büyük çoğunluğu da Arap ve hepsi de artık üniter bir Suriye’nin kesimi olmak istiyor, hiçbiri ABD-YPG idaresi altında yaşamak istemiyor. ABD’nin burada kalmasına mazeret olarak sığındığı DAEŞ’ten yıllardır ses seda çıkmıyorken bir anda tuhaf aksiyonlarıyla ortaya çıkmasının gerisindeki fırıldağı herkes görüyor. Bu fırıldaklar ABD’nin Suriye’de ortaya çıkan lüzumsuzluğunu, münasebetsizliğini gidermeye hiçbir formda yetmeyecektir.
Bu kaideler altında artık Türkiye’de devam eden yeni
“terörsüz Türkiye”
sürecinde Erdoğan’ın uzattığı eli daha evvelki üzere yanlış yorumlayıp, buradan yeni fırsatlar peşine düşmemeleri herkesin hayrına olacaktır. Daha evvel uzatılan eli kendi feodal iktidar alanını genişletmek için bir fırsat olarak değerlendirenler hem Türkiye’ye çok vakit kaybettirdiler, lakin günün sonunda asıl kaybedenler de onlar oldu.
ABD TOPLUMSAL SERMAYESİNİN YANIŞI
Bu ortada Suriye’deki kimi imtiyazlarının devamı için ABD’den medet umanların bugünlerde Kaliforniya eyaletinde, Los Angeles’te yaşanan yangına karşı ABD’nin içine düştüğü acziyete bakıp ibret almalarında yarar var. ABD’nin en güçlü eyaletinde, en güçlü yerleşim yerinde binlerce villanın yangınlarda kül oluşu karşısında koskoca devlet aygıtının yaşadığı şey tam bir iflas manzarasıdır. Yangına müdahale edecek itfaiye vazifelileri çok az, var olanların uhdesinde çok az yangın söndürme uçağı ve helikopter var.
Yangın süratle yayılıyor ve koca bir kentin görünümü bir-iki gün içinde Gazze’yi andıracak hale geldi.
Aslında yangınlar ABD’nin hatta özellikle Kaliforniya eyaletinin hiç yabancısı olmadığı afetlerden. Kaliforniya ise ABD’nin en varlıklı eyaleti ve dünya ekonomileri içinde ülkelerle birebir hizada sıralanabiliyor ekonomik hacmi. Buna karşın bir yangınla çaba konusunda sistemin içine düştüğü bu zafiyet yalnızca bir idare acziyeti değil, ABD’nin en müreffeh toplumunun toplumsal dayanışma ve ortak problemlere karşı koyma konusunda toplumsal sermayesinin ne kadar tükenmiş olduğunu gösteriyor.
Ekonomik sermayesi ne kadar fazlalaşırsa, toplumsal sermayeyle desteklenmediği sürece karşımıza bu türlü sefalet imajlara çıkması mukadder olur.
İşin trajik tarafı da şu ki, ekonomik sermayenin gelişimi ile toplumsal sermayenin gerileyişi ortasında doğrusal bir münasebet oluyor.
Tezkire Dergisi
nin son sayısı evrak olarak
Sosyal Sermaye
konusuna tahsis edilmiş. Bu bahiste çağdaş müreffeh dünyayı ne cins risklerin bekliyor olduğuna dair teorik ve uygulamalı çalışmaların yer aldığı bu evrak için ABD’nin bu yangın karşısındaki durumu eksiksiz bir örnek oluşturuyor.
ABD’NİN SURİYE’DE BİR MAZERETİ KALMADI
Ayrıca ABD’nin kendi ülkesini yönetme konusunda sergilediği bu acizlik orta yerde dururken dünyaya nizamat vermeye eskisi üzere devam edemeyeceğini, Suriye’de kendisinden medet uman YPG ve öbür bileşenlerine bir makûs haber olarak söyleyelim. Yangın karşısındaki acziyeti önemli bir idare acizliği olarak nitelendiren
Trump’ın ABD’nin dış misyonlarını da bu acizlikle uzlaşmaz bir çelişki olarak gördüğü de sır değil aslında.
ABD’nin ne Suriye halkı için sunabileceği bir tahlil var ne de Kürtlere bir yararı yahut sadakatı var.
Onu bir macera peşinde buralara getirenler muhakkak. Onların da güçleri tükenmiş, sürdükleri maceraların yol açtığı bütün felaketler ayan beyan ortaya çıkmış durumda. Türkiye’de de Suriye’de de. Bugün Ortadoğu’da da artık yeni bir gerçeklik yeni bir ufuk var.
Bu gerçeklik ve bu ufuk Türklerle Kürtlerin ve Arapların dünyalarını ve geleceklerini birlikte inşa etmelerini gerektiriyor.
Aradan gereksiz, fırsatçı emperyalistleri çıkararak hem de.
