Cuma hutbesi: Merhamet eden merhamet bulur
Cuma namazı bu hafta da büyük bir iştirakle kılınacak. Din Hizmetleri Genel Müdürlüğünün hazırladığı bu haftaki Cuma hutbesinin konusu “Merhamet eden merhamet bulur” olarak belirlendi.

Peygamber Efendimiz (s.a.s) çocukları çok severdi. Bir seferinde sahabeyle birlikte otururken yanlarına torunu Hz. Hasan geldi. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) çabucak onu kucağına aldı, bağrına bastı ve öptü. Peygamberimizin bu halini gören bir kişi, “Benim on tane çocuğum var, ben onlardan hiç birini öpmedim.” dedi.
Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (s.a.s) şöyle buyurdu:
Yüce Allah’ın insanın fıtratına yerleştirdiği müstesna hislerden biri de merhamettir. Merhamet; Cenâb-ı Hakk’ın Rahmân ve Rahîm isimlerinin gönüllerdeki tecellisidir. Merhamet; sıradan bir acıma duygusu değil, merhem olmaktır yaralı gönüllere, dokunabilmektir mahzun yüreklere. Merhamet; “Bana ne!” duyarsızlığı değil, “Bana düşen ne?” hassasiyeti göstermektir her şeye ve herkese. Merhamet, yalnızca insanların maddi dertlerini gidermek değil, ilim ve hikmetle buluşturmaktır zihinleri, şefkat ve muhabbetle doldurmaktır kalpleri. Merhamet; yalnızca berbatlığa karşı olmak değil, uygunlukla buluşturmaktır bütün insanları, ilgi ve sevgiyle yeşertmektir bütün umutları.
Mümin, her şeyden evvel kendisine, ailesine, etrafına ve tüm mahlûkata merhamet etmelidir.
Ancak, ne acıdır ki şiddet sarmalının her tarafı kapladığı, merhametsizliğin hayli yaygınlaştığı günlerden geçiyoruz. Birçok insan, kin, nefret ve öfkesinin esiri olmuş, merhamet hissini kaybetmiş durumda. Bu sebeple de her geçen gün toplumumuzda, birçok yuvalar dağılmakta, sudan mazeretlerle kaç canlar hayattan koparılmaktadır. Oysa inananlar; sabrı ve takvayı kuşanırlar, iman ve hoş ahlakla bezenmiş bir ömür sürerlerse toplumda merhameti hâkim kılarlar. Rabbimizin, af ve mağfiretine sığınırlar, günahlarına bir daha dönmemek üzere tövbe ederlerse ilâhî rahmete ulaşırlar.
Bizler, rahmet elçisi Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s)’in ümmetiyiz. Merhameti kendisine rehber edinen bir medeniyetin temsilcileriyiz. Bize düşen; anne babamıza “Öf!” bile dememek, onların üzerine rahmet kanatlarımızı germektir. Eşimize sevgi ve muhabbetle, çocuklarımıza ilgi ve şefkatle muamele etmektir. Akraba ve komşularımızla âlâ bağlantılar kurmak, itimat ve huzurun teminatı olmaktır. Mesleğimiz ve işimiz gereği hizmet sunduğumuz yahut hizmet aldığımız herkese karşı hürmet ve nezaketle davranmak, birbirimize yardımcı olma noktasında uğraş göstermektir. Kin ve nefreti kalbimizden söküp atmak, gönüllerimizi ilâhî rahmet ve nebevî merhametle donatmaktır. Kardeşliğimizi merhametle güçlendirmek, birlik ve beraberliğimizi daha da pekiştirmektir. Cenâb-ı Hakk’ın rahmetinin geniş olmasına umut bağlayarak haramlara yeltenmemek, kul ve kamu hakkını ihlal etmemektir.
Yüce Rabbimizin şu ayetlerini asla unutmamaktır:
Hutbemi Kur’an-ı Kerim’de yer alan şu dua ile bitiriyorum: