TÜSİAD Genel Kurulu’nda Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Ömer Aras’ın kullandığı bir cümle dikkatlerden kaçtı. Aras, 2024 Mahalli Seçimlerini kastederek, “Politik gücün barış içinde el değiştirmesi ülkemizde demokrasinin gücünü tekrar tüm dünyaya göstermiş oldu” sözlerini kullanıyor.

“Politik güç” İngilizceden (political power) çeviri bir kavram ve tam olarak “iktidar” manasına geliyor. Muhakkak ki Ömer Aras CHP’yi iktidar olarak kodluyor. Gerek TÜSİAD YİK Başkanı Ömer Aras’ı, gerekse TÜSİAD Lideri Orhan Turan’ı dinleyince, tüm tenkitlerin CHP’ye yönelik olduğu da böylelikle kolaylıkla anlaşılabiliyor. Yani AK Parti etrafları TÜSİAD’ın çıkışından boşuna alınıyorlar. Muhatap direkt CHP.

Diyor ki TÜSİAD: “Ülke olarak moralimiz bozuk. İtimat buhranı yaşıyoruz”

TÜSİAD çok haklı. 31 Mart’ta “politik gücü” eline geçiren CHP kendi içinde bir koltuk arbedesine tutuştu. Ekrem İmamoğlu bir yandan, Mansur Yavaş öbür yandan koltuğu çekiştiriyor. Kemal Kılıçdaroğlu koltuktan dürtülerek gönderilmişti, tekrar bir ucundan tutmak için adeta tırmalıyor. Koltukta ha düştü ha düşecek üzere oturan Özgür Özel ise ortada ezilmek endişesiyle sindikçe siniyor. Bu türlü bir görünüm TÜSİAD’ı da üzmüş olmalı ki, Ömer Aras içtenlikle tasasını lisana getiriyor.

“Yolsuzluk, dolandırıcılık, karaborsa haberlerinin arkası gerisi kesilmiyor. Kabahat işlemek maksadıyla örgüt kurmak, galiba artık şirket kurmaktan daha kolay” diyor TÜSİAD.

Çok lakin çok haklı. Ortalığa saçılan para kuleleri imajları, akabinde CHP kurultayına ait itiraflar, delege karaborsası, örgütlü olarak kabahat işlemek, delege pazarı kurmak herkes üzere TÜSİAD’ın da midesini bulandırıyor.

Aras, birtakım iş kazaları ile afetleri hatırlatıyor ve “bu ölümlerin ana nedeni sistem bozukluğudur” diyor. Gerçi hepsi CHP idaresinde olan, Beşiktaş’ta 29 çalışanın feci biçimde ölmesine, Antalya’da teleferik faciasına, İzmir’de sokak ortasında elektriğe kapılıp hayatını kaybedenlere değinmiyor lakin anlıyoruz ki Kartalkaya’da CHP’li Bolu Belediyesi itfaiyesinin ihmaline isyan ediyor.

“Seçilmiş belediye liderleri misyondan alınıyor yerlerine kayyum atanıyor” diyor TÜSİAD.

TÜSİAD bu bahiste da haklı. Başbakana dokun, hükümeti bölüm, “Ulusa Çağrı” ismi altında darbe daveti yap, cuntaları dayanakla, darbecilerle iş tut lakin terörle irtibatı olan, teröre takviye sağlayan ya da yargıyı, başsavcıyı ailesi, çocuklarıyla tehdit eden belediye liderine asla dokunma. Seçilmiş belediye başkanı hukukun üzerindedir, ne isterse yapabilir. Fakat sermaye hepsinin üzerindedir, o da ne isterse yapabilir.

TÜSİAD, “disiplinsizlik kabahatiyle teğmenler hakkında ihraç kararı alınıyor” sözlerini kullanıyor.

Sonuna kadar haklı. Orduda disiplin mi olurmuş? Cuntalar daha doğarken ortadan kaldırılırsa, TÜSİAD 12 Eylül öncesi yaptığı üzere “Ulusa Çağrı” bildirileriyle kimi darbeye teşvik edecek? 28 Şubat’ta aldığı üzere kimden brifing alacak? Darbe olmazsa iktisat nasıl bozulacak? İktisat bozulmazsa TÜSİAD nasıl kazanacak?

TÜSİAD, “Yeni yasal düzenlemelerle, kamu görevlilerinin Devlet Denetleme Kurulu tarafından misyondan alınması ve TMSF’nin şirketlere kayyum olarak atanması mümkün oluyor” diyor.

Korkusunda çok haklı TÜSİAD. PKK ile, FETÖ ile iş tutan, terörü finanse eden, kara para aklayan, vergi kaçıran, piyasayı karıştıran şirketlere dokunmak da nereden çıktı?

“Enflasyon beklenen süratte olmasa da geriliyor, cari açık sürdürülebilir düzeylerde, Merkez Bankası rezervleri güçleniyor, CDS ülke risk primi düşüyor” diyor TÜSİAD.

Bunu söylerken elbette olumlu manada söylemiyor.

Faizlerin düşecek olmasından korkuyor. On yıllar boyunca, Türkiye’de istikrarsızlığı besleyip yüksek faizden büyük rantlar elde eden, enflasyonu körükleyip çıkarına kazanç katan, Doların yükselmesi için elini ovuşturan TÜSİAD, işlerin âlâ gitmesinden huzursuz oluyor. Natürel ki haklı. İşler düzgün giderse, TÜSİAD işverenleri nasıl büyüyecek?

“Hukukun üstünlüğü ve bağımsız yargı” vurgusu yapıyor TÜSİAD.

O kadar haklı ki… İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı’nı ailesiyle, çocuklarıyla tehdit eden Ekrem İmamoğlu’na, yargıyı baskı altına almak için adliye önünde aksiyon yapan CHP’ye, eksper ile yaptığı telefon görüşmesini yayınlayan medyaya haklı olarak ateş püskürüyor TÜSİAD. Verdiği kararları beğenmediği için CHP tarafından daima eleştirilen yargının yıpranmasından korkuyor. Yargıda CHP devirlerinde yapılan mezhepçi takımlaşma tehdidine dikkat çekiyor TÜSİAD.

“Müfredat değişikliklerini şeffaf ve iştirakçi bir yaklaşımla yapmalıyız” diyor TÜSİAD.

Haklı. TÜSİAD’ın belirlemediği, şekillendirmediği, istikametini çizmediği, müdahale edemediği bir eğitim sistemi ve müfredat olabilir mi? 28 Şubat’ta örneğin, darbecilerle nasıl da dizayn etmişlerdi eğitimi. İmam Hatip’lerin önünü keseceğiz diye meslek liselerini nasıl da bitirmişlerdi. “Nerede o eski günler” diyerek eğitimde ıslahata haklı olarak isyan ediyor TÜSİAD.

“Eğitim sistemini, siyasetin, siyasi partilerle ilişkilendirilen yapıların ve tarikatların tesir alanının dışına taşımalıyız. Bunun taşıdığı hayati kıymeti 15 Temmuz darbe teşebbüsü hepimize öğretmiş olmalı” diyor TÜSİAD.

Bundan daha gerçek bir tespit olamaz. TÜSİAD çok haklı. Okullarımız on yıllar boyunca CHP’nin art bahçesi oldu. Kemalizm başta olmak üzere seküler tarikatlar çocuklarımızı formatladı. Tutucu, yobaz, baskıcı laiklik anlayışı dini hassasiyetlerin ve örgütlenmelerin merdiven altına kaymasına, yer altına gizlenmesine sebep oldu, FETÖ işte bu aymazlıktan faydalanıp

12 Eylül ve 28 Şubat darbelerinde devletin kılcallarına sızabildi. Burada CHP’ye sesleniyor TÜSİAD, “elini artık eğitimden çek, eğitimi siyasallaştırma, kirli siyasetine alet etme” diyor.

“Tüm atamalarda liyakat unsurunu gözetmeli, kayırmacılığa ve nepotizme geçit vermemeliyiz” diyor TÜSİAD.

Yine haklı. CHP’li Bolu Belediye Başkanı’nın İtfaiyeye atadığı akrabası nedeniyle nepotizmin, liyakatsizliğin, kayırmacılığın ne kadar acı sonuçlara yol açtığını Kartalkaya’daki faciada

78 canımızı yitirerek gördük. İBB’de 5 yıl içinde yaklaşık 33 bin kişinin işine son verildi, buna karşılık 47 bin kişi işe alındı. İBB’ye bağlı İGDAŞ, 2 aylık kira bedeli karşılığında satın alınabilecek araçlara fahiş kiralar ödedi. CHP’li belediyelerde hem de alenen ve pişkinlikle yapılan eş, dost, akraba atamalarını görüyor TÜSİAD ve haklı olarak sesini yükseltiyor.

Toplumsal tansiyonlar ve kutuplaşmadan şikâyet ediyor TÜSİAD.

Çok haklı. CHP’nin kutuplaşma ve tansiyonu artıran, hukuku hiçe sayan, sokağa davet yapan, demokrasiye inancı zayıflatan, radikal akımlardan, hatta terörden medet uman yaklaşımları TÜSİAD’ı aşikâr ki çok rahatsız ediyor.

Gerçi tabir özgürlüğü konusunda TÜSİAD’ın sicili de bozuk fakat CHP’nin gazetecilere tarih boyunca ve bugün yaptığı baskıyı da görmezden gelmiyor TÜSİAD. Aziz Nesin’ler, Nazım Hikmet’ler, Sabahattin Ali’ler ve daha kacı CHP’nin zulmüne uğradı. Kitaplar yasaklandı, toplatıldı, meydanlarda yakıldı, matbaalar basıldı. Artık de CHP aleyhine haber yapan gazeteciler işinden ediliyor. Son örneği Fatih Portakal. Kimi CHP’liler çıkıp “yandaş” diye kodladıkları gazetecileri ve toplumsal medya kullanıcılarını alenen tehdit ediyor, “hesap soracağız” diyor. TÜSİAD kaygılanmasın da kim kaygılansın?

“Sussak gönlümüz razı değil” diye bitiriyor konuşmasını

TÜSİAD Başkanı Orhan Turan…

Konuş TÜSİAD. Dilediğince konuş. En sert tenkitleri yap. Konuş ki CHP’yi kendi tabanı da yakından tanısın. Konuş ki cumhurun tarafındaki Cumhur İttifakı’nın gücüne güç katılsın.