Tek sorumlu belediye başkanı mı?
Irkçı faşistliği hayat biçimi haline getirmiş, mazlumun, çaresizin, düşkünün karabasan üzere üzerine çökmeyi beceri bilmiş,
nefret saçmayı siyaset edinmiş ve maalesef bunda da muvaffak olmuş bir hadise Tanju Özcan.
CHP’li olması ya da rastgele bir partiye mensubiyeti şu saatten sonra hiç değerli değil. Aklı olanın,
vicdanına kulak verenin bu türlü bir şahsın partisinde yer almadığına şükretmesi gerekir.
İdeolojisi insan nefreti olan Özcan’ın 2024 yerel seçimlerinde yeniden Bolu Belediye Başkanı seçilmesi, Avrupa’daki ırkçı ve İslam düşmanı faşistlerin iş başına gelmesi kâbusuna eş kıymetti hâlbuki.
Haliyle, böylesi bir profilden;
mülki amir sorumluluğu, telafisi olmayan bir yanlışın mahcubiyetini ve de görevlerini yerine getirememenin pişmanlığını sergilemesini beklemek beyhudedir.
Peki, ne olacak, vefat eden 78 insanın hesabını kim verecek? Şehrin belediye başkanı, yönetmeliğin açıkça belirttiği misyonlarını, büyük bir özgüvenle çıktığı Halk TV yayınında kabul etmiyor. Ortaya saçılan tedbirsizlikleri üstlenmiyor. Kamuoyunu sabote de ediyor. Şunu yapmakta yarar var;
Tanju Özcan’ı yok sayalım. Palavralarını, iftiralarını, salvolarını bir kenara koyalım.
Akli selim biçimde oturup düşünelim ve şu sorulara cevap bulalım:
Bolu’daki yakıp, yıkan hadise neden ve nasıl yaşandı?
Gazetemiz dün
“BU FACİA MİLAT OLSUN”
manşeti ile çıktı. Ne mi “milat” olmalı? İhmaller zinciri! Tanju Özcan’ı da aşan fakat onu paka çıkarmayacak işleyişler. Yeniden dünkü Yeni Şafak’ın spotu şöyleyleydi:
“Deprem değil, kasırga değil, fırtına değil, sel değil… Otel yangını: nedeni, tedbirsizlik ve umursamazlık.”
O halde bir sefer daha altını çizelim;
Kartalkaya’da 78 canımızı tedbirsizlik ve ihmaller zinciri sonucu kaybettik.
İhmaller zinciri… Halkaları birleştirince
Tanju Özcan zincirin sonuna denk geliyor.
Zira Grand Kartal Otel, 1998’de hizmete girmiş. Nasıl bir kontrolden geçerek açıldığını bilmiyoruz. Lakin, turizm tesislerinin niteliklerine ait yönetmelikte yapılan değişiklikle “07/12/2004 tarihinden evvel inşa edilen turizm işletme evraklı otellerin” yangın yeterlilik raporu alıp bakanlığa sunmaları kaide koşulmuş. Aksi halde turizm işletme evraklarının iptal edilmesi gerekiyor. Yani bu otelin faaliyet göstermesi için 7 Aralık 2004 tarihinden itibaren Bolu Belediyesi İtfaiyesi’nden gerekli kriterleri sağladığına dair rapor alması elzem. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Bolu Belediyesi’nin otel hakkında düzenlediği itfaiye raporlarının “olumlu” olduğunu söylüyor. Belediye Başkanı Tanju Özcan ise itfaiyenin, 2007’den beri rastgele bir olumlu rapor düzenlemediğini sav ediyor. Bakın “iddia” diyorum, zira Özcan’ın İsmail Saymaz’a servis ettiği evraklar kendisini yalanlıyor. Anlıyoruz ki,
Bolu Belediyesi İtfaiyesi 12 Aralık’ta oteli denetlemiş ve
yangın güvenliğine uygun görülmemiş. Otel de denetlenme başvurusunu geri çekip, birebir belge numarası üzerinden bu sefer 70 metrekarelik kafeterya için yeni rapor istemiş ve almış. İşte bu ihmal ve itiraftır. Usulsüzlük, yangından günler evvel resmen örtbas edilmiş. Ancak demiştim ya Tanju Özcan’ı bir kenarda tutalım. Ondan evvel kenti, 15 yıl boyunca (2004-2019) AK Parti yönetti. Madem belediyenin ihmali kelam konusu, dönüp o dönemki idarecilerin de yetki ve sorumluluklarını yerine getirip getirmediklerine bakmak gerek.
Bu otel 27 yıldır orada.
En azından 2004 yılından sonra turizm işletme dokümanlarını hangi kriterler sonucunda aldığı kayıt altına alınmıştır. Zira Grand Kartal Oteli’nin bu süreçte çok sayıda kontrolden geçmiş olması gerekiyor.
Yangın faciası yaşanınca anlaşıldı ki, olması gereken 2 yangın merdiveni de iç kısımdaymış. Isıya hassas yangın alarmı çalışmamış. Duman sensörleri devreye girmediği üzere kimi katlarda zati işlevsizlermiş. Büyük bir kısmı ve dış cephesi ahşap olmasına karşın otelde yağmurlama sistemi de yokmuş. Günlerdir konuşuluyor, bu
konaklama tesisi yamacın kenarına neredeyse sıfır yapıldığı için yangın söndürme takımları art tarafına müdahale edemedi.
Yalnızca çıplak gözle görülen bu mimari ihmal bile, turizm işletme evrakının itfaiye raporuna gerek duyulmadan iptaline ve
otelin kapısına kilit vurulmasına kâfi gelmez miydi?
Ortaya çıkan ihmaller zinciri orada otel inşaatının projelendirilmesine kadar dayanıyor. O denli görünüyor ki bu
otel bu vakte dek kâğıt üstünde denetlenmiş.
Ya da hayati eksiklikler görmezden gelinmiş ve Bolu Belediyesi’nin yangın denetlemesinin iptali üzere kılıflar uydurulmuş. Sahibinin; nüfuzuna, kenti satın alma gücüne, gözünü, bir odanın bir gecelik gelirinin yüzde 20’siyle kurabilecek yangın tertibatına gerek duymayacak kadar para hırsı bürümesine hiç değinmiyorum.
O otele bir terör örgütü saldırısı düzenlese lakin böylesine bir katliama neden olabilirdi.
İhmaller zincirinin en başına gidilmezse, gerçek manada bir inceleme yapılmazsa bu facianın hesabı sorulamaz ve siyasi hesaplaşmanın ötesine geçmez. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Bolu’daki cenaze merasiminde ne kadar mahzun, üzgün olduğunu gördük.
Gözyaşı taneleri düştü ekranlarımıza.
Fakat ihmallerin zincirini kırmaya çalışanlar,
kendi kabahatini öteki hatalılara yıkıp sıyrılmaya çalışanlar, o gözyaşlarının gerisine gizlenememeli.
Bitirirken, bilhassa vurgulamak istiyorum ki, Türkiye’de çok sayıda kayak tesisi ve buralarda onlarca otel var. Hangisi yangın direktörlüğüne uygun sanki? Hangileri gerçek manada itfaiye kontrolü geçirdi? Ya da hangi belediye,
“bizim yetki alanımızda” değil diyerek gereğini yapmadı?
Bu sorular da havada duruyor ve Allah korusun, mümkün faciaların korkusunu içimize düşürüyor. Şu gün şu vakit,
yetkisi olanlar işlerini yaparsa kaç otelin kapısına kilit vurulur sanki?
Var mı bu türlü bir irade, açıkçası bundan da emin değiliz. Geriye dönük incelemeler yapılırken, bugüne dair denetimler sağlanırken mevzuat kaynaklı o büyük boşluklar da doldurulur umarım.
Tanju Özcan’a dönecek olursak;
çok hatalı fakat tek değil.
Sizce?
