Netanyahu, Bilinken’ı kandırmış!
Joe
değil,
istediği oldu. İsrail “
” ile ateşkes ve rehine mutabakatını kabul etti. Netanyahu’nun Trump vazifeye gelene kadar soykırımı sürdüreceğini daima söylemiştik. Netanyahu Temmuz 2024’te ABD Kongresi’nde konuşma yapmak için Washington’a gittiğinde Trump ile de özel bir görüşme yapmıştı. Bu görüşmeye dair kaleme aldığım bir yazıda Netanyahu’nun Trump seçilip de Başkanlık koltuğuna oturuncaya kadar ateşkes ve rehine mutabakatına hiçbir formda yanaşmayacağını söylemiştim. O denli de oldu.
İsrail’e şartsız desteğin
’in kaybetmesinde rol oynayacağı muhakkaktı. Harris ve takımı İsrail’e dayanağın seçim kaybettirebileceğini kabul etmek istemediler. Bir ölçü oy kaybetseler bile kolay kolay telafi edeceklerini düşündüler. Trump’sa durumu gerçek okuyarak ‘savaşı’ bitireceğini söylemişti. Trump kolaylıkla kazandı, Harris ise çok üzücü halde kaybetti.
Amerikan kamuoyundaki sarsılmaz zannedilen İsrail dayanağının giderek erimeye başladığını sık sık lisana getirmiştik. Hakikaten ABD’nin İsrail Büyükelçisi
de bunu itiraf ediyor. Kudüs merkezli “
İsrael” gazetesinde 12 Ocak’ta ABD’nin Lew ile yapılan bir veda söyleşisine yer verildi. Söyleşinin başlığı “
Büyükelçinin veda uyarısı: Bu savaşın gelecekteki ABD siyaset yapıcıları üzerindeki tesirini görmezden gelemezsiniz
” idi. Jack Lew söyleşide İsrail’e takviyenin Kamala Harris’in seçilme talihini azalttığını da açık yüreklilikle itiraf ediyordu.
Ortodoks Yahudi olan Lew çok telaşlıydı. Çünkü İsrail “
”nı kaybetmişti. İsrail’in yeni nesil Amerikalılar’ın hafızasında “
” ile anılacağını dikkat çeken Lew şöyle diyordu:
“Buradaki insanlara bu savaş bittiğinde endişelenmeleri gerektiğini söylediğim şey, nesil hafızasının devletin(İsrail’in) kuruluşuna, Altı Gün Savaşı’na, Yom Kippur Savaşı’na ya da hatta İntifada’ya kadar gitmediğidir. Bu savaşla başlıyor ve bu savaşın gelecekteki siyaset yapıcılar üzerindeki tesirini görmezden gelemezsiniz – bugün karar veren beşerler değil, bugün 25, 35, 45 yaşında olan ve önümüzdeki 30 yıl, 40 yıl boyunca önder olacak beşerler.”
Lew’a nazaran Biden anıları, bilgisi ve İsrail’i destekleme tutkusu kuruluş öyküsüne kadar uzanan kendi jenerasyonunun son lideriydi. Biden İsrail’in daha güzel bir sonuca ulaşması için mümkün olan her şeyi yaparak siyasi risk almıştı. Biden 15 ay boyunca medyada ve kendi partisinin birtakım kesitlerinde büyük bir muhalefetle müsabakasına karşın İsrail’in yanında durarak yine seçilme uğraşını aşılmaz hale getirmeye şahsen katkıda bulunmuştu.
Jack Lew, Dış İşleri bakanı
’ın İsrail’e silah sevkiyatının süratlice sürdürülmesi için ABD Kongresi’ni atlatma teşebbüslerini de itiraf ediyordu. Blinken hem sevkiyatla ilgili kuralları, kanunları aşmış, hem de iki sefer Kongre’yi bilgilendirmemişti. Lew bakın neler diyor:
“Kongre’yi atlatmak büyük bir olaydır. Birden fazla insan Kongre’nin etrafından dolaşarak hayatta kalamaz. Fakat bu acil bir durumdu ve gereksinim duyulan şeyi gereksinim duyulan vakit diliminde göndermek dramatik bir adımdı. Olağanda askeri transferlerin onaylanmasından evvel karmaşık bir inceleme süreci vardır ve bu süreç kısa devre yaptı. Savaşın derinliklerine indikçe, tüm bu süreçleri atlama argümanını savunmak zorlaştı ve bunu yapmaya devam ederseniz, nihayetinde takviyesi sürdürme yeteneğini tehlikeye atabilirdiniz. Zira Kongre’nin etrafından dolaşma konusunda çok ileri giderseniz, bazen size bir ders verilir.”
Lew’in itiraf ettiği bir öteki konu ise, Netanyahu’nun Biden Yönetimi’ni tekraren aldatmış olmasıydı. Netanyahu kapalı kapılar arkasında “ateşkes”e “
” demiş, Blinken da “
çok
” açıklamaları yapmıştı. Ne ki Netanyahu her keresinde Blinken’ı yalancı çıkarmıştı. Lew durumu,
“Kendimi çok berbat hissettim zira bu olay Amerikan basınında ‘Bakan ona nasıl inanmış olabilir?’ formunda yer aldı. Ve bu çok ziyan verici. Muhataplarınızla o denli bir iş yapmalısınız ki onlar ‘evet’ derse siz de ‘evet’ dediklerini söyleyebilesiniz”
diye anlatıyordu.
Aldatmak İsrail’in öteden beri yaptığı bir şey. İsrail yalnızca ABD Liderlerini değil birçok Batı’lı lideri de aldatmıştı. Bu başkanlar anılarında nasıl kandırıldıklarını anlatmıştılar. Biden ve Blinken bile bile aldatıldılar ve İsrail’in soykırımına bile isteye ortak oldular. Soykırıma ait gerçek sayılar ortaya çıktığında ne kadar çocuk ve bayanın hayatına son verildiği açıklık kazanacak. Ve hiç kuşkusuz tarih Biden ve Bilinken’ı “soykırım” ile etiketleyecektir.
