Türkiye bir hukuk devletidir. Hukuk devletinde her argüman ve ihbar yasalar çerçevesinde soruşturulur ve gereği yapılır. Yargı bağımsızlığı ve savunma hakkı Cumhuriyet tarihinin en güzel düzeyindedir. İtiraz mercileri ve hak arama kanalları, birçok gelişmiş demokratik ülkeden daha ileridedir. İstinaf, yüksek yargı, AYM’ye ferdi müracaat ve AİHM üzere 4 kademeli hak arama ve itiraz mercii olan bir ülkeyiz.

Bütün bunlara karşın eksiklikler, kusurlar var mıdır; insanın olduğu her yerde az da olsa olabilir. Ancak bu durum genele teşmil edilemez. Elbet her alanda çok süratli değişimler yaşanıyor. Maddelerimiz bu değişimler karşısında eski kalmışsa gerekli düzenlemeler yapılmalı. Ki Türkiye, yargı ıslahatı konusunda süratli aksiyon alan bir ülke.

CHP, mensuplarıyla ilgili her yargı konusunu büyük bir polemiğe dönüştürmeye çalışıyor. Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer ile ilgili soruşturmanın akabinde, sokaklara dökülen CHP’liler, güya hiç bilmedikleri bir olayla karşılaşmış üzere hareket etti.

Hâlbuki Ahmet Özer ile ilgili daha adaylığı sürecinde ortada o kadar çok argüman dolaşmıştı ki, herkesten evvel kendileri bu sonucu varsayım ediyordu. Gerçekten soruşturma derinleştikçe, ortaya çıkanlar kestirimlerin ötesine geçti. Esenyurt Belediye Lider Yardımcısı Osman Yalçın’ın milyonlarca lirayı terör örgütü mensuplarına aktardığı tespit edildi. Hakkında yakalama kararı bulunan Yalçın kaçmış.

Önceki gün tekrar CHP’li Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat ile ilgili bir yolsuzluk soruşturması kapsamında gözaltı yapıldı. Çeşitli tezler ortalıkta dolaşıyor. Nihayetinde olay yargıda. Fakat şöyle bir toplumsal medya taraması yapın, daha seçim süreci öncesinden beri neler neler tez ediliyor Beşiktaş ile ilgili. Üstelik tez sahiplerinin tamamı CHP’li!..

Tabii ki kimse yargılanmadan hatalı ilan edilemez. Masumiyet karinesi herkes için geçerli. Ancak bu birilerinin lâyüsel olduğu manasına da gelmez. Kimsenin cürüm sürece özgürlüğü olamaz. Kimse yargılanmama hakkına sahip değil. Hukuk karşısında herkes eşittir.

Esenyurt olayında olduğu üzere Beşiktaş Belediyesi’ndeki yolsuzluk tezlerinin ardından CHP Genel Başkanı ve CHP’li İBB Lideri yargıyı amaç alan açıklamalar yaptı. Telaffuzlarının hiçbir yerinde savların gerçek dışılığıyla ilgili bir tabir yok. “Niye AK Partili belediye liderlerini gözaltına almıyorsunuz, ihalelerde belediye liderinin imzası yok” üzere anlamsız savunmalar var.

CHP’li belediyelerle ilgili o kadar çok keş para argümanları var ki, yargıya intikal edenler, tezlerin kırıntısı. İstanbul İl Başkanlığı seçimi için İBB’nin imkanlarının nasıl kullanıldığı argümanı, şahsen eski İstanbul İl Başkanı Cemal Canpolat tarafından vilayet kongresi günü tüm CHP’lilerin ve kameraların huzurunda lisana getirildi. Birebir biçimde Kemal Kılıçdaroğlu’nun hançerlendiği kongrede yeniden emsal paralar konuşuldu.

Her şey bir tarafa, CHP İstanbul Vilayet Binası’nın satın alınmasıyla ilgili ortaya çıkan para kulelerinin sırrı hâlâ çözülemedi. O vaktin kuruyla 80 milyon dolara tekabül eden 15 milyon lira çantalarla taşındı. Taşıyıcıların tamamı Ekrem İmamoğlu’nun en yakınındakiler ve özel kasası olarak bilinen isimler.

Bu kadar keş para nereden toplandı, kim topladı, niçin bankaya yatırılmadan elden verildi. Bunun hesabı sorulmayacak mı? Kelam konusu paralar CHP’li belediye liderlerinin içinde olduğu yollarla toplandığı tabirlerde yer alıyor. Belediyeler birilerinin siyaseti finanse ve dizayn etme aracı haline geldi.

Kimsenin yargılanmama ayrıcalığı olamaz. Bu soruşturmalara bu gözle bakmak lazım. Bu, salt bir yolsuzluk argümanı değil. Verilen reaksiyonlar ve ortaya çıkan panik, durumu gözler önüne seriyor.