5 Kasım seçimini zaferle kazanan ABD’nin 47. Başkanı Donald Trump’un Ortadoğu siyaseti başta İsrail ve Amerika ve Avrupa olmak üzere önemli manada merak ediliyor. Çünkü seçim öncesi Biden Gazze ve Lübnan’da 55 bini aşkın çoğunluğu bayan ve çocuk olan temiz sivillere NETANYAHU ile birlikte soykırım uygulayarak havadan en çağdaş uçaklarla binlerce ton bomba atmıştı, ağır yaralı sayısı ise100 bini geçmişti. İlahi adalet kesinlikle tecelli edecek lakin Dünya halkları bu katiller güruhunun soykırım cürmünden yargılanmasının önünü açacak bir büyük lideri bekliyor! ABD’nin eli kanlı Lideri Biden Amerikalılara yaptığı konuşmada yenilginin ekonomik nedenlerden geldiği palavrasını açıklayıp yenilginin en kıymetli faktörünün kendisinin Netanyahu ile birlikte insan kasabı ve katiller güruhunun ele başları ve soykırım hatalarının birinci derece sanıkları olmalarından kaynaklandığını asla örtbas edemez!

Trump’ın Suudi Arabistan ile muahede yapmak istediğini vurgulayan Haaretz muharriri, Suudilerin mutabakat için şartının Filistin devleti olduğunu belirtti. Bunun sonucu ise iki devletli tahlile karşı çıkan Netanyahu hükümetinin devrilmesi olarak gösterildi. Trump’ın Netanyahu’yu hor gördüğünü belirten Haaretz müellifi, yeni liderin, Netanyahu’nun Joe Biden ile temaslarından rahatsız olduğunu yazdı. Global çetenin başını çeken Biden ve Kamala ’Trump’u mahpusa attırmak için önemli faaliyetler ve kumpaslar kurmuşlardı. Trump’un bu seçimi sağ salim kazanması elbet kendisinin de itiraf ettiği üzere Tanrı’nın bir lütfu güya. Seçim öncesi 3 suikasta uğrayan Trump için bu sefer kiralık katil tutulduğuna yönelik güçlü argümanlar var. Trump’ın bu suikastların art planını herkesten âlâ bildiği kanaatindeyim. O nedenle CIA içinde bu tetikçilerin uzantılarını yeterli tespit edip bunları misyona başlayana kadar kendinden uzak tutacak stratejiler izlemesi zorunda sanırım. Öncelikle de Global Çete elebaşlarından uzak durulması şart!

Trump daha evvel tekraren lisana getirdiği Suriye’den çekilme kararını bir defa daha yineledi. Trump bu kararı da üstelik Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile telefon görüşmesi sırasında açıkladı. Karar Washington’ı karıştırırken Pentagon isimsiz üst seviye yetkililerle, Kongre de Trump’ın üzerinde kıymetli tesiri bulunan senatör ve temsilcilerle lidere baskı yapmaya çalıştı. Savunma Bakanı Jim Mattis Suriye’den çekilme kararı üzerine istifa etti. Buna rağmen Pentagondan üst seviye subaylar da ABD medyası üzerinden Trump’ın kararının aleyhine kamuoyu oluşturmak için çabaladı. Çekilme sürecinin altmış ila yüz günde tamamlanacağı basına sızmıştı. Trump da Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaptığı ikinci bir görüşmede çekilme sürecinin “yavaş ve koordineli” olması konusunda mutabık kalmıştı.

Ancak bu mühlete bu sefer koşullar eklenmeye başladı. Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton ile Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, ABD Suriye’den ayrılırken ülkedeki müttefiklerinin yani YPG’nin korunması teminatından bahsetmeye başladı. Trump, DEAŞ’ın yenildiğini ve kalıntılarının da Türkiye ve Rusya tarafından temizleneceğini ilan etmesine karşın ABD’li yetkililer DEAŞ’ın büsbütün bitirilmesini ön şart olarak ortaya attı. Öbür bir tabirle Trump idaresi Pentagon’un da içinde bulunduğu ABD müesses nizamının baskısı altında çekilme konusunda tutarsız bir yol izlemeye başladı. O denli ki Trump çekilmeye ait birinci paylaşımlarında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın DEAŞ’ın kalıntılarını bitireceğini tabir ederken en son gelinen noktada ise YPG’ye yönelik bir harekat icra etmesi durumunda Türkiye’yi ekonomik olarak mahvetmekle tehdit etti.