Cuma hutbesi: Geçmişe ibretle geleceğe ferasetle bakalım
GEÇMİŞE İBRETLE GELECEĞE FERASETLE BAKALIM
Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in
olarak zikrettiği Muharrem ayının içerisindeyiz. Yarın ise 10 Muharrem Âşûrâ günü. Peygamberimiz (s.a.s),
“Ramazan’dan sonra tutulan en faziletli oruç, Allah’ın ayı olan Muharrem ayında tutulan oruçtur.”
buyurmuş, Âşûrâ gününü bir gün öncesi ya da bir gün sonrasıyla iki gün oruçlu geçirmeyi bizlere tavsiye etmiştir.
Hicri yılın başlangıcı olan Muharrem ayıyla bizler; Rabbimizin buyruk ve yasaklarına hakkıyla riayet etmeyi, Allah Resûlü (s.a.s)’in hoş ahlakını kuşanmayı bir kere daha hatırlarız. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s), tüm insanlığa gönderilen bir rahmet elçisidir. Bizler hürmet, sevgi ve nezaket üzere faziletleri şiar edinmeyi; kin, düşmanlık ve haset üzere makûs his ve kanılardan arınmayı o Kutlu Nebi’den öğrendik. Beşere hürmet duymayı, kutsala saldırmamayı, toplumda fitne ve fesat çıkarmamayı; yetimlerin ve mazlumların yüzünü güldürmeyi, bayanlara ve çocuklara hak ettikleri kıymeti vermeyi bize o gösterdi.
Bugün bize düşen; Peygamberimiz (s.a.s)’in Sünnet-i seniyyesine sıkı sıkıya sarılmak, onu herkesten ve her şeyden daha çok sevmektir. Ona hürmet ve hürmet göstermenin; Rabbimizin buyruğu ve imanımızın bir gereği olduğunu bilmektir.
وَلَاتَفَرَّقُواۖ وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللّٰهِ جَم۪يعاً “Hep birlikte Allah’ın ipine sıkı sıkıya sarılın, bölünüp parçalanmayın.”
ayetine gönülden bağlı kalmaktır. Birlik ve beraberliğimize ziyan verecek her türlü kelam, tavır ve davranıştan uzak durmaktır. İnancımıza, kıymetlerimize, kutsallarımıza saldıran dâhili ve hârici şer odaklarına karşı uyanık olmaktır.
Âşûrâ günü bizlere, Allah Resûlü (s.a.s)’in
“Benim dünyadaki çiçeğim, reyhanım.”
dediği sevgili torunu Hz. Hüseyin Efendimiz ve yetmişi aşkın Müslümanın Kerbela’da şehit edildiği üzücü hadiseyi de hatırlatır. Ne yazık ki bugün Müslümanlar; bu olaydan gerekli dersleri çıkarmadıkları, din kardeşliği ve ümmet şuuruyla hareket etmedikleri için İslam ve insanlık düşmanı zalimler, başta Gazze olmak üzere birçok yerde zulümlerini sürdürmektedir.
Böyle bir ortamda bize düşen; geçmişe ibretle, geleceğe ferasetle bakmaktır. İslam’ın hayat veren prensiplerine sıkı sıkıya sarılmaktır. Kur’an’a ve Peygamber Efendimiz (s.a.s)’e yapılan yakışıksız akınlara karşı yekvücut olmaktır.
“Birbirinizle ilgi ve alakayı kesmeyin, birbirinize sırt çevirmeyin, birbirinize kin beslemeyin, haset etmeyin. Ey Allah’ın kulları! Kardeş olun.”
hadisini temel alarak kardeşliğimizi daha da pekiştirmektir.
وَاَعِدُّوا لَهُمْ مَا اسْتَطَعْتُمْ مِنْ قُوَّةٍ “Düşmanlarınıza karşı gücünüz yettiği kadar hazırlık yapın, kuvvet hazırlayın…”
buyruğuna uyarak başta ilim, bilim ve teknoloji olmak üzere maddi ve manevi her alanda güçlü olmaktır.
Bu vesileyle serdâr-ı şüheda Hz. Hüseyin Efendimiz başta olmak üzere hak ve hakikat yolunda, kutsal pahalar uğrunda canlarını feda eden bütün şehitlerimizi rahmet, minnet ve hürmetle yâd ediyorum.
Bir müddettir orman yangınlarıyla topyekûn uğraş ediyoruz. Maalesef, ciğerlerimiz yanıyor. Ormanlarımız başta olmak üzere açık alanlarda yangınlara sebep olacak davranışlardan uzak duralım. Yetkililerin ikazlarına uyalım. Ulu Rabbim, ülkemizi ve milletimizi bütün afet ve felaketlerden koruma eylesin.
Hutbemi, Enfâl mühletinin 46. ayetinin mealiyle bitiriyorum:
“Allah’a ve Resûlüne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz, gücünüz, devletiniz elden sarfiyat. Sabırlı olun. Allah sabredenlerle beraberdir.”
6. Tirmizî, Birr ve Sıla, 24.