Erken tanı skolyozun tedavi sürecini kolaylaştırıyor
Hastaneden yapılan açıklamaya nazaran, skolyoz, her yaş kümesinde ortaya çıksa da en sık 10 ila 16 yaş aralığında görülüyor. Açıklamada görüşlerine yer verilen Doç. Dr. Tuğrul Ergün, kız çocuklarında skolyoz gelişme riskinin, erkek çocuklara nazaran yaklaşık 8 kat daha fazla olduğunu belirterek, eğriliğin ilerleme ihtimalinin de yüksek olduğunu aktardı. Ergün, “İstatistiklere nazaran, skolyoz tanısı konan her 10 çocuktan 1’i, tedavi edilmediğinde, cerrahi müdahale gerektirecek düzeye ulaşmaktadır.” tabirlerini kullandı.
Skolyozun birden fazla vakit ağrıya neden olmaması, ailelerin bu durumu fark etmesini geciktirebileceğine dikkati çeken Ergün, “Ancak dikkatli bir müşahedeyle erken belirtileri saptamak mümkündür. Çocuğun bir omzunun başkasından daha yüksek durması, kürek kemiklerinden birinin çıkıntılı görünmesi, kalçaların simetrik olmaması ya da bir bacağın başkasından daha kısa görünmesi skolyozun habercisi olabilir. Tıpkı vakitte sırt bölgesindeki eğrilik, öne eğilme testleri sırasında daha besbelli hale gelir.” değerlendirmesini yaptı.
Ergün, Türkiye’de yapılan saha taramalarında, skolyozlu çocukların büyük bir kısmında birinci belirtilerin aile yerine öğretmenler tarafından fark edildiğini, öğretmenlerin bu hususta bilinçlendirilmesinin kıymet taşıdığını vurgulayarak, “Skolyozun erken teşhisinde öğretmen-aile işbirliği hayli tesirli bir rol oynar. Ayrıyeten sistemli okul taramaları çocukluk çağında skolyoz teşhisinin artmasına kıymetli katkı sağlar.” sözlerini kullandı.
Skolyoz teşhisinin muayeneyle başlayan kolay bir süreç olduğuna işaret eden Tuğrul Ergün, eğrilikten şüphelenilen durumlarda skolyoz açısını ölçmek için röntgen çekildiğini kaydetti. Ergün, teşhiste omurganın eğrilik derecesinin belirlenip bu dereceye nazaran tedavinin şekillendirildiğine dikkati çekerek, “Hafif dereceli skolyoz hadiselerinde nizamlı takip ve özel antrenman programları kâfi olabilirken, orta ve ileri derecedeki eğriliklerde korse kullanımı yahut cerrahi müdahale gündeme gelebilir.” tabirlerini kullandı.
“Erken teşhis konan skolyoz hadiselerinin yüzde 90’ı cerrahi müdahaleye gerek kalmadan denetim altına alınabilmektedir. Erken tedaviye başlanması, hem çocuğun ömür kalitesini artırmakta hem de ileride oluşabilecek komplikasyonların önüne geçmektedir. Korse tedavisi, yanlışsız zamanlama ve ahenkle uygulandığında eğriliğin ilerlemesini büyük ölçüde yavaşlatabilir. Bu süreçte ailelerin sabırlı ve motive edici tavrı, tedavinin muvaffakiyetinde kilit rol oynar.”
Ergün, skolyozun, çocuğun genel sıhhatini ve psikososyal gelişimini etkileyebilecek bir durum olduğunu, bu nedenle çocukların günlük hayatındaki duruş, oturma biçimi ve fizikî aktivitelerinin dikkatle gözlemlenmesi gerektiğini aktardı.
Özellikle okul ortamında uzun müddetli masa başı oturma ve yanlış çanta kullanımı üzere faktörlerin duruş bozukluklarına yer hazırlayabileceğini kaydeden Ergün, “Ailelerin sistemli çocuk hekimi ya da ortopedi uzmanı denetimlerini ihmal etmemesi, skolyozun erken fark edilip denetim altına alınmasını sağlar. Araştırmalar, haftada en az bir kere yapılan postür denetimlerinin skolyozun erken teşhisinde muvaffakiyet oranını yüzde 70’in üzerine çıkardığını göstermektedir.” değerlendirmesini yaptı.
Ergün, çocuğun ayakta dururken ya da otururken omurga hizasına dikkat etmenin, teşhiste birinci adım olabileceğine dikkati çekerek, “Gerekirse uzman takviyesiyle ergonomik çanta ve masa-sandalye kullanımı konusunda yönlendirme alınmalıdır. Ayrıyeten vücut farkındalığını artırmaya yönelik idmanlar ve fizikî aktiviteler, duruşun korunmasına katkı sağlar.” sözlerini kullandı.
