Türkiye’nin ikinci partisi CHP ile ilgili ortaya çıkan skandallar, demokrasimizin nasıl bir tehdit altında olduğunu gözler önüne serdi. Hizipçilik, adam kayırma, ayak kaydırma üzere makûs alışkanlıklar, her siyasi oluşum ve yapıda görülebilir. CHP’de yaşananlar bunun çok çok ötesinde…  

Deniz Baykal’a kurulan kaset kumpası ile CHP’yi her türlü müdahaleye açık hale getirenler, oluşturdukları inorganik parti eliyle siyaseti dizayn etmeye çalıştı. 2010 yılından bu yana muhalefet, Türkiye gerçekleriyle alakası olmayan mecralarda yol alıyor. 

CHP Türkiye terslerinin umudu haline getirildi. Türkiye aleyhinde faaliyet gösteren tüm yapılar CHP şemsiyesi altında gizlendi. Terör, dış siyaset, iktisat başta olmak üzere ortak hassasiyetlerle hareket edilmesi gereken ne kadar bahis varsa aksi tarafta hareket edildi. 

Terörle gayret tezkerelerine bile “Hayır” oyu verildi. Sarsıntı felaketinden, emperyalist akınlardan siyasi menfaat umuldu. 

Böylesine yozlaşan CHP’de iç siyasi rekabet de en kirli yüzünü göstermeye başladı. Yolsuzluk başta olmak üzere kaynağı bilinmeyen fakat lokal idare kaynaklı paralarla koskoca CHP’de koltuk hengameleri gün yüzüne çıktı. 

2023 Mayıs seçimlerinde istenilen neticeyi alamayanlar, iç arbedeye tutuştu. Sanal ortamda farklı, gerçek ortamda farklı hareket eden bireyler, birbirlerinin kuyusunu kazma yarışına girdiler. Zoom toplantılarıyla kurdukları tezgâhı, delege satın almayla emeline ulaştırdılar. 

Ortaya çıkan tabirlere insanın inanası gelmiyor. Lakin tabloya bakınca durum net bir halde ortaya çıkıyor. Kemal Kılıçdaroğlu, 850’ye yakın delegenin imzasıyla genel başkanlığa aday gösterildi. Lakin sandıktan ikinci cinste 600 oy çıkmadı. İmza atan delegeler, farklı tarafta tercihte bulundu.

Aslında bu, parti içi bir sorun üzere görünse de Türk demokrasisi için herkesin üzerinde düşünmesi ve durması gereken bir husus. Nereden elde edildiği aşikâr olmayan paralarla satın alınan delegeler sonucunda ülkenin kurucu partisinde idare ele geçirilmiş. 

Savcılık evrakında yer alan tabirlere nazaran, kelam konusu paralar İstanbul ve İzmir belediyelerindeki yolsuzluk sonucunda elde edilmiş paralar. Yalnızca demokrasimiz çalınmamış, lokal hizmetler için ayrılan paralar da çalınmış. 

CHP’nin yeni idaresi, argümanlara sağlıklı yanıt vermek yerine, palavra ve karalamalarla sıkıntıyı sulandırmaya çalışıyor. Genel Lider Özgür Özel, bâtın şahit palavrası ile işin özünü kaçırmaya çalışırken, 81 il başkanı adına yapılan açıklama ise, “Merdikıpti şecaat arz ederken sirkatin söyler” hadisesini gözler önüne serdi.

Özgür Özel’in ileri sürdüğü üzere bir zımnî şahit olayı kelam konusu değil, tam tersine savcılık bilinmeyen şahit biçiminde söz verme isteğini kabul etmedi. Şaibeli kurultay ile ilgili söz vermek isteyenlerin yeminli sözünü alarak dosyaladı. Olayla ilgili zımnilik kararı da yok. İlgili sözlere CHP’nin avukatları isterse ulaşabiliyor. 

81 il başkanı adına yapılan açıklamada yer alan ‘FETÖ’vari’ sözü çok enteresan. Deniz Baykal’a yakın isimler bu türlü bir ifadeyi kullansalar

çok gerçek olurdu. Lakin bugün bu ifadeyi kullananlar, 17-25 Aralık kumpasından bu yana FETÖ ile yedikleri içtikleri farklı gitmiyordu. FETÖ kumpaslarıyla iktidar hayali görüyorlardı. Şayet Kılıçdaroğlu’nun CHP’yi ele geçirme usulü münasebetiyle FETÖ ifadesini kullanıyorlarsa, haklı olmakla birlikte, o kumpasın dışında olmadıklarını da bilmeleri gerekir. 

CHP’nin “Ne olursan ol, Tayyip Erdoğan karşıtıysan gel” prensipsizliği üzerine kurduğu siyaset çöktü. Bu siyaset artık CHP’yi vurmaya başladı. Bu şaibeden CHP’yi ön seçim hareketiyle kurtarmaya çalışanlar, büyük bir yanılgı içindedirler. CHP’yi artık kayyum bile kurtaramaz.